Dink Suikastı, kişisel olmadığı gibi, böyle daraltılmış bir örgüt işi olmaktan da ziyade, bir “milli mutabakat”ın vardığı yer sanki.
Dink’i kuşatan, mahkum eden kanun ve ısrarlı savunması AKP’nin eseriydi.
Dink’i duruşma duruşma kuşatan, çembere alan, hedef yapanlar sonradan kimi “Ergenekon sanığı-mahkumu” olmuş “AKP dışı, ulusalcı” bir ekipti.
Dink Suikastı’na giden zincirde polis, jandarma, yerel “milliyetçi unsurlar” da yer aldı.
Bir ülkenin ruhunun kararıp kafayı sıyırmasındaki esas mesele böyle bir şeydir zaten: Bir iklim, bir ayaz, bir duman yaratılır; birbiriyle çelişenler dahi öyle böyle paylaşır. Orada bazen bir insan, bazen ülkenin aklı, vicdanı, insanlık hali boğulur!
Eski güçlü polis şefleri Akyürek ve Yılmazer’in yargılanması, hakikatlerin anlaşılması açısından bir fırsat olur mu bilmiyorum ama bildiğim, Akyürek’in üzerinde mutabakat sağlanan 10 yıl önceki o Bakanlar Kurulu’nda neler konuşulmuşsa mesela, onlar da dosyada olmalı!