Davutoğlu ile Fidan’ın Cumhurbaşkanı’na ‘bağlılıkları’nı sorgulamak zor.
Bakın ‘bağımlılık’ başka şey.
En bağlı, en sadık insan bile zaman gelir ‘bağımlılık’tan sıkılabilir.
‘Bağlılık’ kendi kalbi, vicdanı, duygusu, inancı, hatta iradesi filandır…
‘Bağımlılık’ ise, gönüllü olsun, mecburi olsun, ‘bağımlı’ kılanın, kılmak isteyenin iradesi, gücü, tahakkümü, otoritesidir.
***
‘Tuhaf’ olan şu:
Davutoğlu’nu da Fidan’ı da ilk keşfeden galiba Abdullah Gül!
Bu onları elbette ‘Gül’ün dikeni’ yapmaz ama ‘İkimiz bir fidanın güller açan dalıyız’ olabilir!
Onları ‘Saray’dan artık farklı şeyler de düşünen’ kişiler yapabilir.
Devlet sırlarının küpü, süreçlerin sır küpü, diplomasinin sır küpü, istihbaratın sır küpü, TIR küpü olmak başka…
Doldurulan küplerin sır küpü olmak başka şey.
Entelektüel-siyasi ihtirasları olanlar ile maddi-siyasi ihtirasları olanlar sürekli aynı yağmurda beraber ıslanmayabilirler.
Beraber yürüdükleri yollar olsa da, beraber yürünen yolsuzluklar fikri herkesin hoşuna gitmeyebilir.
Sen ‘şeffaflık paketi’ derken ‘Sonra aday bulamazsın’ diye azarlanmak hoş olmayabilir.
Belli bir dönem için kabul ettikleri, saygı duydukları, sadakat gösterdikleri ‘otorite’nin ezeli ve ebedi hale gelip kendilerini hep ‘eleman’ görmesinden, ‘bağlılık’ bir yana ‘bağımlı’ saymasından artık pek haz etmeyebilirler.