Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Deprem olduğunda, belki can havliyle bile, insanlar hemen ‘politik’ bağlantıyı kuruyor: İstanbul depremi… Silivri merkez… Silivri’de kentin belediye başkanı tutuklu. Beş ilçenin belediye başkanı tutuklu. Belediyenin deprem, öncesi ve sonrasından sorumlu yöneticileri tutuklu… Yetmediği için avukatları, avukatın avukatı bile içeri alınıyor.
Orada bitmiyor: Onlar ve kent planlamasından sorumlu belediye yöneticileri ve çalışanları da tutukluyken, iktidar kendi tehlikeli ama muhteris Kanal’ını kurup pazarlama peşinde… Yetmiyor: AFAD deprem toplanma alanı diye ilan edilmiş Taksim Gezi Parkı’na gidenlere, geceyi geçirmek için çadır kuranlara, polis iktidarın ‘Gezi fobisi ve kini’yle müdahale ediyor… Bırakın parkı, toplanma alanını; iktidarın AVM yapmak istediği yer orası… Yetmiyor: İnsanların aklında Hatay ve diğer şehirler var… İmar afları var… O afları emir kulu olarak uygulayan bakan, iktidarın İstanbul belediye başkan adayı var…
Deprem, politik. O yüzden “Japonya’da 7 bilmem kaç oldu, kimsenin burnu kanamadı” diyoruz. O yüzden arsızlıkla kolonlar kesilmiş, oy için çürük binalara imar affı çıkarılmış. O yüzden deprem vergileri toplanıyor ama hemen görünsün ‘hizmet’ hemen görülsün ‘diyet” diye duble yollara, duble yolsuzluklara gitmiş. Deprem, İstanbul’a jeolojik yapısının ve yapı tarihinin biçtiği kader… İktidar ise kente ve Türkiye’ye talihinin biçtiği keder. Kader işte bu kederle aşırı politik oluyor! Can vermekle oy vermek arasında bu kadar ince bir çizgi var işte!