Bu cehennemi değiştirme yolu “erkek üstünlüğü”ne temel itirazla başlar.
Sadece kadınların değil, erkeklerin de itirazıyla; hukukun itirazıyla.
Esasen “üstünlükler”e itirazla başlar!
Tamam da…
O diğer “üstünlükler” bile hep “erkeklik”le birleştirilip ifade ediliyorsa…
Nereden başlayacaksın itiraza?
Sorun sadece “ellerin kırılması” değil.
Başbakan bunu yolsuzluklar için de söylüyor,”ellerin, kolların kesilmesi” diye.
Sorun, aynı zamanda “dillerin kırılması.”
Kadını aşağılayan, kadınları ayıran, kimi kadını “müstahak” sayabilen, sürekli fetvalarla çocukların, kadınların “ruhsal, cinsel ve toplumsal hayatları”na müdahale edebilen, kadın bedeni üzerine sürekli ahlakçılık yapan, giyim kuşama atıp tutan, kadının ailedeki ve toplumdaki rolünü adeta figürana rol biçer gibi tayine kalkan resmi dilin kırılmasından başlayarak.
26 erkeğin saldırısına uğrayan 13 yaşında çocuklarda “Rıza” bulmuş hukuk dilinin kırılmasından başlayarak.
Kadını ayırarak değil, kadını eşitleyerek “koruma”nın daha mümkün olabileceğini de düşünerek.
Önemli bir “kırılma noktası” da, “şiddet, baskı ve dayatma mercii kocalar” karşısında sinen, onları onaylayabilen, dahası
“kadını aşağılayan oğullarına”hayran ve kurban anaların, bu hallere isyanı olmalı.
“Kayıp çocukları”nın hakkını, hakikatini yıllardır kovalayan Cumartesi Anneleri gibi…
“Kayıp insanlıklar”ın, çocukların, kızların, kadınların hakkı hukuku peşine düşmüş 14 Şubat Anneleri!