Kadınlar, genç kızlar, çocuklar namus avcısı, kıskanç, intikamcı koca, baba, abi, yavuklu silahlarının, sopalarının, bıçaklarının önüne atlıyordu; “gösteriş” için!
Yılda 1600 işçi işyerlerinde cansız düşüyordu “isteklerin yerine gelmesini sağlamak” maksadıyla.
Şantiyede naylon çadırda yanıyor, cephanelikte el bombalarıyla kendilerini parçalıyor, gökdelen asansörüyle boşluğa uçuyorlardı 30’uncu kattan; madenlere gömüyorlardı kendilerini. Zaten çoğu zaman kendi ölümlerinin en büyük sorumlusu sayılıyorlardı.
İnsanlar bir bodrum katına sıkışıp topluca can veriyordu; “ilgi uyandırmak” hevesiyle.
Bir asker, bir polis patlayıcının üstüne gidiyordu; istekleri hemen yerine gelsin diye.
Onca insan canlı bomba etrafında toplanıyordu; patlasa da ilgi çeksek diye.
Hiç birinin niyeti yoktu ölmeye, ama ölüyorlardı işte. İntiharla, intihar gibi süreçlerle, intihar bombacılarıyla, nefret-hiddet-şiddetle..
“Çok partili” değil, “çok ölümlü demokrasi”ydi. Seçenek çok, kaçacak yer yoktu!
Çok ilgi çekici, çok istek yerine getirici!