‘Bizim halkımız bu din oyunbazlıklarına kanar, AKP’yi iktidar yapar, ne etsek boş’muş. ‘HDP girse de bir şey değişmeyecek, çünkü…’ymüş.
Pek güzel! Anladık. Git o halde sen buralardan. Başka yerde yaşa. Veya karışma. Birileri mücadele etmeye, bütün bu vaziyeti değiştirmeye çabalıyor, onlara engel olma, morallerini bozma. Olmaz mı? Ne kaybedersin?
Bu bakımdan da dünyanın en garip ülkesiyiz. Başka her yerde, ‘oynama, değişmez’ciler, bizim gibi sıradan süfli insanların uğraştığı tozlu topraklı meselelerden uzak durur; kendi korunaklı alanlarında hepimizi küçümseyerek, hattâ buna bile tenezzül etmeyerek hayatlarını sürdürürler. Gelip bir de tepemizden zart zurt etmezler. Siz de öyle yapsanız ya!
Kimse kusura bakmasın!.. (Böyle başladım ki, herkes şöyle bir irkilsin ve kulak versin.) Bazılarımız, o meşhur ‘hayatın anlamı’nı hak-adalet mücadelesinde, eşitlik-özgürlük için uğraşmakta buluyor. Bu işin CHP’yle, HDP’yle, Tayyip Erdoğan diktatör oldu-olmadı’yla alâkası yok. Bugün için böyle bir yolda en önemli acil-güncel mesele, yaklaşan faşizan diktatörlüğe engel olmak, onun da somut adımı, HDP’yi Meclis’e sokmak. Sonrası ne olur, bakarız, görürüz, yeni mücadelelere girişiriz.
Üç-beş sene öncesine göre, memleketin şartları bakımından daha kötü, ama hak-adalet-özgürlük mücadelesi vereceklerin idraki, anlayışı, çoğulculuğu ve cesareti bakımından çok daha iyi ve ileri bir noktadayız.