Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Bakan Memişoğlu, görev tanımının dışına çıkarak ve işi de olmadığı halde, aile yapısı konusunda akıllara durgunluk veren açıklamalarda bulundu. “Aile yapısının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Aile yılı, gerçekten bir toplumun temelini aile oluşturur. Aileyi de anne, baba ve çocuklar oluşturur. Siz eğer çocuğunuz yoksa aile olamıyorsunuz, sadece karı koca oluyorsunuz. Onun için aile her şeyin temelidir.”
Ailem deyişi yaygındır halk arasında, çocuk olsun olmasın, özellikle erkekler eşlerini “ailem” diye tanıtır. Her ne kadar ailem deyişi Memişoğlu’nun doğruları arasına giremiyorsa da bu söylemin ne kadar derin olduğunu hiç düşündünüz mü? Bu söylem, “Bu insanla hayatı paylaşıyorum, her şeyimi onunla inşa ediyorum, onunla kendimi tam hissediyorum” demek değil de ne? Çünkü artık, aile kavramı çoğalma üzerinden değil, duygusal bağlılık, güven, aidiyet üzerinden tanımlanıyor. Bu deyiş, “çocuğunuz yoksa aile değilsiniz” baskısına karşı bir tür varoluşsal karşı duruş, modern insanın artık aileyi sadece soyla değil, seçimle ve bağlılıkla kurabildiğinin göstergesi değil mi?
Bakan Memişoğlu’na göre (biyolojik bir beceri/eylem olan) çocuk yapabilme değer katıyor insana, başka türlü aile olunmuyor. Oysa aile sevgi, saygı, destek ve birlikte geçirilen zamanla inşa edilen bir yapı. Kimin aile olup olmadığını belirleme hakkı ne toplumundur ne de bir otoritenin. Bu, sevginin inşa ettiği bir yapıdır. Aile çocuğa indirgenemez; çünkü doğurmakla aile olunmaz, tıpkı beyin taşımakla insan olunmadığı gibi. Yıllardır kaç çocuk yapılacağıyla başlayıp çocukların nasıl doğurulacağını anlatıyorlar bu topluma, şimdi de çocuksuz aile olunamayacağını. Her rengi boyadılar, bir fıstıki yeşil kalmıştı.