Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Geçmiş deneyim gösteriyor ki, ekonomik zorluklar karşısında gerek iktidarın gerekse sermaye sınıfının hareket alanını genişleten en önemli etken, 2000’li yıllarda giderek derinleşen otoriter emek rejimidir. Bu hususu biraz daha açmak faydalı olabilir. Türkiye’deki emek hareketinin gelişimi açısından 1980 darbesi, genellikle gerilemenin başladığı bir dönüm noktası olarak görülür. Bu bir bakıma doğrudur. Zira 12 Eylül Anayasası’yla getirilen otoriter devlet biçimi, emeğin ekonomik, siyasal, toplumsal ve örgütsel haklarının ve gücünün geriletilmesi üzerine kurulmuştur. 12 Eylül’de ‘asker postalıyla’ yapılamayanlar, 2000’lerde ‘piyasa zoruyla’ hayata geçti.
Bir başka ifadeyle, otoriter emek rejiminin kurulması 1980’de amaçlanmasına rağmen, ancak 2000’lerde kurulabildi. 2003’te çalışma yasasında yapılan değişikliklerle esnek çalışma biçimlerinin ve alt-sözleşme ilişkilerinin yasalaştırılması, toplu özelleştirmelerin hayata geçmesi AKP hükümetleri döneminde (hem de liberal yorumcular tarafından ‘iyi AKP’ olarak adlandırılan 2000’lerde) hayata geçti. Genellikle dikkatlerden kaçıyor, ancak demokratikleşmenin yolu hukuk mücadelesi kadar, bu otoriter emek rejimini kırmaktan geçiyor. Zira emek hareketinin olmadığı bir siyasi düzlem, siyaseti Ankara’ya sıkıştırdı, siyasi elitler arası mücadeleye indirgedi ve apolitikleştirdi. Dahası, güçlü bir emek hareketinin yokluğu, yaşanan ekonomik zorlukların siyasallaşmasını engelleyen en önemli etkenlerden biri haline geldi. Ve bu durum iktidara kendi projesini hayata geçirirken neredeyse ‘pürüzsüz’ bir alan sundu.
Günümüze gelelim. 19 Mart operasyonu sonrasında CHP, Şimşek yönetimini giderek daha sert eleştirse de, ekonomi alanında henüz bir alternatif önerebilmiş değil, yeni bir iktidar programı ortaya koymuş değil. Geçen hafta belirttiğim gibi bu durum, Erdoğan yönetimi için iktidar blokunu bir arada tutmak için en önemli değişken. Oysa bu denklemi değiştirecek olan, hukuk mücadelesi ile ekmek mücadelesinin nasıl birleştirilebileceğinin yollarını bulmak. Ancak ‘Hukuk olmazsa yatırım gelmez’ kolaylığına kaçmadan!