Ali Abaday | jpardaillan@gmail.com
Herkesin merakla beklediği New York önseçimlerinden son haftaların bir nevi mağlup isimleri galibiyet ile ayrıldı.
Demokrat Parti’de eski dışişleri bakanı Hillary Clinton, rakibi Vermont Senatörü ‘demokratik sosyalist’ Bernie Sanders’ın galibiyet serisine son verirken, Cumhuriyetçi Parti’de de ırkçı söylemleriyle gündemden düşmeyen milyarder işadamı Donald Trump iki haftadır kampanyasında yaşadığı kan kaybını durdurdu.
New York ön seçimi hem delege sayısı hem de iki partideki toplam üç adayın New Yorklu olması nedeniyle ilginç bir yarıştı. Trump ve Sanders New York doğumlu iken Clinton da eyaletin sekiz yıl senatörlüğünü yapmıştı ve kampanya merkezini Brooklyn’de açmıştı.
Azınlıkların oy yöneliminin merak edildiği Demokrat Parti’nin New York ön seçiminde Clinton oyların yüzde 57.9’unu alırken, Sanders 42.1’de kaldı. Bu oranlar son dönemde yapılan anketlerle de uyuştu. Bu şekilde Clinton kesin olmamakla birlikte 139 delege kazanırken Sanders 106 delegeyi hanesine yazdırdı.
Clinton bu sonuçlardan sonra Temmuz ayındaki Kurultay’a başkan adayı seçilmesine yetecek delege sayısı olan 2383’e oldukça yaklaşmış oldu. Sanders’ın Clinton’u geçmesi için geriye kalan ön seçimleri büyük farklarla kazanması gerekiyor. Yine de Sanders, New York önseçimlerinin ardından yayınladığı mesajında 26 Nisan’daki ön seçimleri işaret etti.
Her ne kadar Clinton cephesinde Sanders’ın yarıştan çekilmemesi çok hoş karşılanmasa da Demokrat Partililer durumdan oldukça memnun. Bunun öncelikli nedeni rakipleri Cumhuriyetçilerde Trump gibi negatif kampanya yürüten bir aday varken, kendilerinin Sanders gibi oldukça pozitif bir adaya sahip olmaları. Ayrıca Sanders’ın söylediklerinin sadece ABD’de değil dünya çapında yankı bulması. Tabii, bu söylenenlerin özellikle parti tabanında büyük karşılık bulması da Demokratların köklerine dönüş olarak görülüyor.
Cumhuriyetçilerde ortam karışık

Fotoğraflar: Reuters
Cumhuriyetçi Parti’de New York ön seçimlerinde Trump oyların yüzde 60.5’ini alırken 89 delege kazandı. Yüzde 25.1 oy alan Ohio Valisi John John Kasic üç delege kazanırken, Teksas Senatörü Ted Cruz ise yüzde 14.5 oy oranıyla hiç delege kazanamadı. Trump böylelikle son haftalarda yaşananları bir nevi telafi etti. Cruz ise daha önce Trump’ı eleştirmek için söylediği “New York değerlerine sahip” sözünün bedelini ağır bir şekilde ödemiş oldu.
Cumhuriyetçi Parti’de yönetim Trump’ı nasıl durduracağını kısmen çözmüş gibi görünüyor. Trump’a karşı Cruz’a destek veren yönetim son haftalarda kimi yönetmelikleri ilk defa uygulamaya soktu.
Ülke genelinde Ulusal Cumhuriyetçi Kongre tarafından 20 eyalet ve bölgede organize edilen kurul toplantılarında yeniden belirlenen delegelerin Cruz taraftarı olmasına dikkat edildi. Böylece Teksas Senatörü’nün hanesine 90’dan fazla delege yazıldı.
Kısaca örneklendirmek gerekirse Colorado’da 1 Mart’ta yapılan seçimleri Trump kazanmıştı ancak eyalet 9 Nisan’da yerel kurultayda delegeleri yeniden belirledi ve 34 delegenin hepsi Cruz destekçilerinden seçildi.
Trump yapılanları ‘kirli oyun’ ve ‘iğrençlik’ gibi ifadelerle tanımlasa da yönetim bu kuralların eskiden beri var olduğunu belirtip, kısaca oyunun kuralları içinde olduğunu söyledi.
Yönetim bu şekilde Trump’ın Temmuz ayındaki kurultayda başkan adayı olabilmesi için gereken 1237 delegeye ulaşmasını engellemek istiyor. Böylelikle Trump için oy verecek delegelerin çoğu ikinci turda istedikleri adaya oy verebilecekler.
Trump bağımsız aday olur mu?
Demokrat Parti içinde çok büyük bir olay yaşanmazsa Hillary Clinton başkan adaylığı için seçilecek ve yarışacak. Cumhuriyetçilerde ise durum hala belirsiz. Şu an Trump’ı durduracak tek kişi görünen Cruz’a oy vereceği düşünülen delegelerin bir kısmı Trump’ın durdurulması halinde oylarını değiştirebileceğini belirtiyor.
Parti içinde Cruz ve Trump dışında kalan tek aday ise Kasic. Ancak o da tabandan neredeyse hiç karşılık bulamamış durumda. Cumhuriyetçilerin bu üçlü dışında kurultayda bir aday çıkarması ise pek mümkün görünmüyor.
Şu an Trump’ın önüne bir nebze olsun geçilmiş izlenimi yaratılmış olsa da, esas sorun emlak milyarderinin kurultayda kaybetmesi halinde bağımsız olarak başkan adayı olup olmayacağı. Trump daha öncesinde bu konuda “Hayır” demişti. Fakat son dönemde yapılanların adil olmadığını belirttiği için bu sözünden dönme olasılığı var.
Seçim sadece başkanlık için değil
Kasım ayındaki seçimde ABD halkı yeni başkanlarıyla birlikte Kongre’nin alt kanadı olan Temsilciler Meclisi üyelerinin hepsini ve üst kanat olan Senato’nun da üçte birini belirleyecek.
Cumhuriyetçi ve Demokrat Parti içinde başkanlık yarışı sadece siyasi olarak yönetim ve yasamada çoğunluğu ele geçirmek anlamına gelmiyor. Yeni seçilecek temsilciler Yüksek Mahkeme hakimini de atayacak.
Uzun yıllardır Yüksek Mahkeme’nin dokuz hakiminden beşi Cumhuriyetçi Parti’ye yakındı. Ne var ki hakim Antonin Scalia’nın hayatını kaybetmesi sonrası durum değişti. Cumhuriyetçi olduğu bilinen Scalia’nın boşalan koltuğuna Cumhuriyetçiler seçimden önce Başkan Barack Obama’nın birini atamasını istemiyor ve bunu Senato’da engelliyor. Ancak seçimlerden sonra gelecek olan başkan yeni bir hakim atayacak. Bu bakımdan Kasım ayındaki seçim aynı zamanda yargı bağlamında da çok önemli. Zira Kongre’nin ve başkanın neredeyse yaptığı tüm yasa değişikliklerin son adresi Yüksek Mahkeme.