Travma sonrası yeniden toparlanma arayışında iktidar, hegemonyasının asli mekânı İstanbul’a bir kez daha döndü ve fantastik bir proje olarak Kanalİstanbul’u bir kez daha öne çıkarmak istedi. Ne var ki Proje beklenilen ilgiyi yaratmadığı gibi, iktidarın alışık olunmadığı bir muhalefetle de karşılaştı. İktidarın projeleri ve enerjisi biterken, pandeminin de etkisiyle ekonomik ve toplumsal sorunlar dağ gibi birikiyor. Görünen o ki bu durum karşısında iktidarın refleksi, zamansal ve mekânsal olarak ülke gerçekliğinden kopuş biçimini alıyor! Bu kopuş, iktidarı bugüne ve bu mekâna ait olmayan ve Ay’a gitmek gibi 2. el sayılabilecek fantezilere yönlendiriyor. Ancak bugünden ve bu mekândan kopan bir tek iktidar değil. Geçmişin umudu, bugünün kâbusu İstanbul’da öğrenciler, karşı karşıya kaldıkları acımasız gerçeklik karşısında, “artık bu ülkede yaşamak istemiyoruz” diyen videolar çekiyor. Yaşadıkları sorunların ağırlığı altında, başka bir yerde başka bir yaşam hayali kuracak gücü kalmamış bir anne-baba, çocuklarını bilinçli bir biçimde evden uzaklaştırıp, bu dünya ile gerçekten yollarını ayırıyor.
Geniş bir kesim yaşam için başka bir mekân arıyor, iktidar adresi gökyüzü olarak gösteriyor…