AMBERİN ZAMAN
Türkiye’ye dönmeme birkaç gün kaldı. Harıl harıl, görüşmem gereken kişilerin listesini yapıyorum. Listenin başında Tahir Elçi vardı. Washington’da sabah 7:30 gibi uyanıp öldürüldüğünü okuduğumda ilk olarak Diken’in muzip başlıklarından biridir diye düşündüm. İnanamadım. İnanmak istemedim.
Tahir Elçi’yi yıllardır tanırım. Diyarbakır’a her gittiğimde mutlaka ararım. Çünkü mümkün mertebe objektif bir dille gerçekleri aktarır. Taraf tutmaz. Ve konulara son derece hakimdir.
Kimsenin adamı olmadı
Tahir Elçi hiçbir zaman kimsenin adamı olmadı. Dürüsttü, yiğitti, pırıl pırıldı. Mağdurların sırtından para kazanıp marka kıyafetler alıp purolar içen zamparalardan değildi. Gerçek bir halk adamıydı. Adaletin peşindeydi. Derdini dünyaya anlatabilmek için bir de İngilizce öğrenmişti. Hayata bağlıydı. Sanata düşkündü. Alçak gönüllüydü. Misafirperverdi. Robert Kolej’de okuyan kızıyla büyük gurur duyuyordu. Silahların susmasını, kalıcı adil barış istiyordu.
Elçi’nin en büyük hayallerinden biri memleketi Cizre’de ‘Jitem Davası‘ olarak bilinen; 1993-1995 arasında işlenen 21 faili meçhul cinayetin aydınlanması ve faillerin cezalarını çekmeleriydi.
Ergenekon davasına Jitem’in dahil edilmediğini sürekli hatırlatan Elçi bakın ne demişti: “Bu yapı çok korunaklı.jandarma gibi, güvenlik bürokrasisi gibi son derece ulaşılmaz bir yerden geliyorlar. 1990’larda oluşturulmuş bu yapı, itirafçılar, sivil unsurlar, sivil haber elemanları, korucu ağaları halen bölgede aktif. Halen çoğu jandarma içinde resmi bir pozisyona sahiptir. Yani bunların hâlâ askerî personel olduklarına dair elimizde belgeler var.”
Acımız büyük, öfkemiz tarifsiz
5 Kasım günü görülen Jitem davasının son duruşmasında başta emekli Albay Cemil Temizöz ve eski Cizre Belediye Başkanı, korucubaşı Kamil Atak olmak üzere tüm sanıklar beraat etti. Roboski katliamının işlenip üstü örtüldüğü ‘Yeni Türkiye‘nin eskisinden herhangi bir farkı olmadığı böylece tescillendi.
Duruşmadan bir gün önce İMC TV’ye konuşan, Cizre’de katledilenlerden Abdullah Özdemir’in oğlu Abid Özmen, JİTEM’in 6 Haziran 1994’te babası ve amcasının gözlerinin önünde götürdüğünü ve Cemal Temizöz’ün orada bulunduğunu söylemişti. Ve şöyle eklemişti: “Yarın bu adalet Cemal Temizöz’ü bıraksa başkaları da yarın bu yola başvurmaz mı?” Abid Özmen haklı çıktı. Acımız büyük, öfkemiz tarifsiz.