• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Suriyeli yazar Bekir Sıdkı: Dün Kürtler, Hrant Dink hedefti, bugün Suriyeli mülteciler

29/08/2014 15:12

 

NUR BANU KOCAASLAN

nurbanukocaaslan@diken.com.tr


Suriye sınırındaki şehirlerde son dönemde artan Suriyelilere yönelik ‘linç girişimleri’ne varan gerginlikler, hükümetin sığınmacılarla ilgili bir dizi karar almasına sebep oldu. Bunlardan belki de en dikkat çekeni kamuoyuna ülkelerinde savaşın devam ettiği Suriyelilerle birarada yaşamanın kaçınılmaz olduğu mesajının verilmesiydi.

Suriyeli yazar ve çevirmen Bekir Sıdkı, uzun yıllardır Türkiye’yle ilgileniyor. İçlerinde Orhan Pamuk’un da olduğu çok sayıda yazarın eserini Arapça’ya kazandıran Sıdkı, son bir buçuk yıldır Gaziantep’te yaşıyor.

Şehirdeki olaylara da birebir tanık olan Sıdkı’ya ‘birarada yaşaması kaçınılmaz’ bu iki toplumu sorduk. Sıdkı, Türkiye’yi ‘içine kapanık bir ülke’ olarak tanımlarken, Suriyelilere yönelik saldırıların nedenlerinin de çok kapsamlı olduğu görüşünde.

75 milyonluk Türkiye 1,5 milyon Suriyeliyi sindiremiyor

suriyeli antep

– Türkiye’de son dönemde özellikle Suriye sınırına yakın şehirlerde Suriyeli sığınmacılara karşı yükselen bir gerilim var. Türkiye’yi yakından tanıyan biri olarak öncelikle son olayları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sondan başlayayım: 75 milyonluk Türkiye toplumu 1,5 milyon civarında yabancı sığınmacıyı sindiremiyor. Üstelik bu sığınmacıların sistematik bir soykırımdan kaçtıklarını bile bile.

Bu soykırım diye tanımladığım durum dördüncü yılında seğirirken, 23 milyonluk Suriye’de 200 binden fazla insan öldürülmüş, 3 milyon civarında nüfus komşu ve daha uzak ülkelere kaçmış, 5 milyon kadarı da evinden barkından olup Suriye sınırları içinde bir yerden bir yere kaçışmakta, yüzbinlerce insan da işkencelerden geçmekte.

gaziantep suriyeliler (2)

Bazı kaynaklara göre son af kanunundan 150 bin kişi yararlanırken, 350 bin kişi hala o cehennemlerde. Her gün yenileri eklenirken bir kısmı da işkence altında tasfiye ediliyor.

Cezar kod adıyla bilinen, rejimden kaçıp belgeler yayınlayan eski istihbarat adamı hapishanelerde tasfiye edilen 11 bin kişinin fotoğrafını BM mercilerine sunmuştu. Bunlar sadece buz dağının görünen kısmı.

Bu insanlık dışı durumun sorumluları rejimin resmi ordusu ve Şebbiha olarak adlandırılan milislerin yanı sıra Lübnan’dan İran merciili Hizbullah, Irak’tan yine İran merciili milisler. Daha sonra tabloya bir bu eksikti denecek türden Sünni radikal İslamcı cihatçı gruplar da eklendi.

Bu cihatçı grupların en belalısı IŞİD artık uluslararası bir problem. IŞİD ve ve ona benzer El Kaide örgütünün Suriye kanadı Nusra Cephesi, Ahrar uş Şam, ve benzeri selefi – cihatçı onlarca grup rejim cephesinin beceremediği özgürlük devriminin püskürtülmesi ve caydırılması görevini ‘kalenin içinden’ yani bir truva atı gibi becerebildi.

– Bu şartlar altında ülkelerinden kaçarak Türkiye’ye gelen sığınmacılar, şimdi burada başka bir deneyim olarak göçmenliği yaşıyor, üstelik Suriye’deki durum devam ettikçe sayı da gittikçe artıyor değil mi?

gaziantep suriyeliler (1)

Bu noktada, Suriyeli sığınmacılara karşı yapılan saldırılara ışık tutması açısında şunu not edelim: Altı yedi ay öncesine kadar Türkiye’ye kaçan Suriyeliler görece varlıklı, geçimlerini sağlayabilen ailelerdi. Daha fakir halk, muhaliflerin denetimi altındaki bölgelerde tutunabiliyordu.

Daha sonra, özellikle Halep’te yoğun varil bombalamaları (bu da Esed rejimine has ilkel bir ölüm aygıtı) sonucu şehrin doğu kesimi tamamıyla boşaldı.

Ancak daha da kötüsü İŞİD’in egemenliğinde başladı. Halep’in doğusundan Rakka ve Deirezzur’a, oradan da Musul’a uzanan bir İslam devleti kurulmasıyla yeni ve daha yoğun bir sığınmacı dalgası Türkiye’ye akın etmeye başladı.

“Bir Suriyeli bir Türk çocuğunu dövmüş…”

antep suriyelilern sb

– Sığınmacılar için sizin de yaşadığınız Gaziantep nasıl bir şehir peki? Her zaman gerginlik hakim miydi?

Bir buçuk yıl kadar önce, Halep’ten Gaziantep’e geldiğimde, bu şehir Suriyeliler için bir sığınmacılar cennetiydi. Özellikle Hatay’da ortaya çıkan bazı olumsuzluklardan burada eser yoktu. Genellikle şehir sakinleri Suriyelilere yabancı gözüyle değil, komşu–kardeş gözüyle bakıp öyle davranıyordu.

Sözün kısası, Gaziantep Suriyelilerle gerginlikler yaşanabilecek en son yer gibi görünüyordu. Acaba ne oldu da Gaziantep, Suriyeliler için en tehlikeli yere dönüştü?

Mahalleli galeyana gelip sopa bıçak Suriyelilerin evlerine, işyerlerine, arabalarına ve tabi ki kendilerine saldırıyor, vurup kırıyor… Polis geliyor, gözleri dönmüş saldırganları dağıtıyor, Suriyelileri ise apar topar yakın uzak kamplara gönderiyor.

İkinci olayda ‘Suriyeliler’ sokakta top oynayan Türk çocuğuna döner bıçağıyla saldırıyormuş.. Yine galeyan ve aynı senaryo: Olay Suriyelilerin kamplara gönderilmesiyle sonuçlanıyor.

En son olayda ise Suriyeli bir kiracı, kira parasını almaya gelen ev sahibini bıçaklayarak öldürüyor… Polis kaçan kiracının ailesini linç edilmekten zor kurtarıyor. Daha sonra mahalle Suriyeliler’den ‘temizleniyor.’

Maraş ve Adana’da esnaf Suriyeliler’in işyerlerine saldırıp kırıp geçiyor. Ankara’da Suriyelilerin kaldığı bir bina mahalleli tarafından ateşe veriliyor, polis saldırıya uğrayan Suriyelileri Mardin’e sürüyor.

kilis suriyeli1

– Olayların başlangıç sebeplerinde bahsettiğiniz gibi genelde benzerlik görünüyor, bu durum Türklerin de Suriyeliler hakkında genellemeler yapmalarına sebep oluyor. Peki nasıl geliniyor bu galeyana?

Her yerde ‘Suriyeliler’i İstemiyoruz’ sloganıyla yürüşler düzenleniyor. Peki neden böyle oluyor? Birileri insanları suriyelilere karşı kışkırtıyor mu? Neden çoğu olaylar aynı senaryoda gelişiyor? Neden her yerde Suriyeliler Türk çocuklarını dövüyor?!

Demek ki bu bir Arap ya da Suriye kültürü. Demek ki vahşi Araplar hep çocuk döverek yetişirken, uygar Türkler çocuklarını eller üstünde tutuyorlar. Ortaya atılan dedikodulara ve olayların akışına bakıldığında bir şekilde Suriyeliler hakkında böyle bir izlenim yaratılmakta.

-Türklerin Suriyelilere yönelik algısında bir değişim var o zaman. Bunun sebepleri sizce saydığınız bu örneklerden daha kapsamlı bir duruma mı işaret ediyor?

Yerli halkın Suriyelilerle bir derdi olduğu kesin, ama hiç de kültürel sebeplerden dolayı değil. Şu sebepleri sayabiliriz: Bir, artan Suriyeli nüfusuyla ev kiraları (mesela Gaziantep’te) üç katına çıktı. Bu, ev sahiplerine fayda, kiracılara zarar verdi.

İki, Suriyeli işçiler daha düşük ücretlerle çalıştırılarak, işverenlere faydalı, yerli işçilere zararlı bir durum oluştu.

Üç, yoksulluk içinde yaşayan bazı aileler, özellikle kamplarda yaşayanlar, küçücük kızlarını Türk erkeklerine kuma olarak veriyor. Bunu örtülü fuhuş olarak adlandıranlar da var.

Her üç olguda da, asıl suçlu Suriyeliler gibi gösteriliyor. Halbuki bu durumda eğer bir suçlu gösterilecekse, bunlar sırayla ev sahipleri ve emlakçılar, işverenler ve ikinci (ya da üçüncü) eş arayan Türk erkekleri.

‘Türkiye hükümetinin sığınmacılarla ilgili politikası tam bir baş ağrısı’

(Fotoğraflar: DHA)

(Fotoğraflar: DHA)

 

– Peki olayların bu noktaya gelmesinde hiç mi hükümetin sorumluluğu yok?

Türkiye hükumetinin Suriye politikası tam bir başarısızlık örneği. Bu konumuzun dışında kalıyor. Ama sığınmacılarla ilgili bölümü de ayrı bir baş ağrısı.

Bu sığınmacıların yasal bir statüsü yok gibi. Ne iş hakkı veriliyor, ne de çocukları Türk okullarına gidebiliyor. Devlet hastanelerinde tedavi görebiliyorlar ama, zaten yerli halk bile o hastanelerin kapasitesi ve hizmet seviyesi hakkında şikayetçi. Suriyelilere karşı kışkırtma yapan çevreler, bu hastanelerin durumunu Suriyelilere mal etmeye çalışıyor.

Gaziantep, Türkiye’de Suriyelilerin belki de en yoğun yaşadığı kent. Antep’te 400 bin Suriyeli olduğu tahmin ediliyor. Son bir yıl içinde Suriyelilerin işlettiği lokantalar, cafeler, dükkan ve çeşitli işyerlerinin sayısında bir patlama oldu diyebiliriz. Yerli esnaf bundan şikayetçi.

Suriyeliler vergi ödemediğinden, eşit koşullarda bir rekabet yok. Yerli esnafın bu konuda haklı olmasına rağmen bu durumun suriyelilerin suçu olmadığı görülmüyor ve her olayda bu işyerleri (ve Suriye plakalı arabalar) hedef gösteriliyor.

suriye mülteci sb

– Suriyelilerin birbirleri arasında nasıl bir diyalog var peki, durumu iyileştirmek için bir nevi ‘yurttaş dayanışması’ sağlanamaz mı?

Türkiye’de bulunan Suriyeli bu ‘rahat sınıfın’ yüz kızartıcı bir tutumu var. Her sığınmacı – yerli halk arasında gerginlik yaşandığında, bunlar da yoksul sığınmacılara yüklenip Türkiye hükumetine yaranmaya yarışıyor.

İstanbul’da yaşanan meşhur ‘dilenciler’ olayında, Vali Hüseyin Avni Mutlu kameraların karşısına çıkıp gözlerini kırpmadan şunu diyebildi: “Bazı Suriyeliler de bana gelip dilencilerin suriyeli profilini kötü yönde etkilediğinden şikayet ettiler!”

Evet, Vali bey bir yana, o ‘rahat’ Suriyeliler bunu söyleyebilmiş. Kendi perişan yurttaşlarına yardım eli uzatacakları yerde, onların yoksulluklarından şikayetçi oluyorlar. Kendileri de bir zamanlar yoksulken, halk devrimi vesilesiyle birden su yüzüne çıktılar.

Kaçtıkları ülkelerde muhalefet mahfellerinde, yabancı finanslı medya ve yardım örgütlerinde yüksek maaşlarla çalışıp, İstanbul’un üst orta sınıf mekanlarında vakit geçirirken fakir perişan yurttaşlarını görmek onları rahatsız ediyor.

suriyeli multeci

– Peki iki ülke yurttaşları arasında bundan sonra diyalog kurmak mümkün değil mi? Sizce Türklerin Suriyelilere yönelik son dönemde sivrilen algılarında ne tür faktörler var?

Yine başta söylediğim sonuca döneyim: Acaba niye 75 milyonluk bir Türkiye toplumu, bir buçuk milyon civarında yabancıyı sindiremiyor? Neden onları ötekileştirip ‘suriyelileri istemiyoruz’ diye bağırıp sokaklara dökülüyor?

Suriyeliler gelmeden önce de her zaman bir ‘öteki’ vardı Türkiye toplumunun içinde. Bu ötekiyi hem tanımıyor, tanımak da istemiyor, hem de saldırgan bir ırkçılıkla yaklaşıyordu.

Bu öteki bir zamanlar başı örtülü muhafazakar kesimden kadınlardı.. bazen gayri müslümlerdi.. bazen Alevilerdi.. bazen Yahudilerdi… Maraş katliamını yapanlarla bu günlerde suriyelilere saldıranlar aynı zihinsel yapıya sahipler.

15 milyon civarında Türkiye Kürtlerini yakın zamana kadar inkar edenler, Sivas’ta aydınları ateşe verenler, Orhan Pamuk ve Ahmet Altan’ı sokak ortasında dövenler, Hrant Dink’i hedef gösterenler ve öldürenler, şimdi de Suriyelileri, çözemedikleri kendi sorunlarını örtbas etmek için, hedef gösteriyorlar.

suriyeli multeci1

– Toplumun ‘öteki’ örneklerine Suriyeli sığınmacıların da eklendiğini söylüyorsunuz, bu durum tersine dönüştürülemez mi?

Bunlar, ya da bu zihniyette olanlar bütün türkiye toplunu temsil ediyorlar gibi bir düşüncem yok. Ama bu hastalıkları taşıyan bir toplumdan bahsettiğim kesin.

Türk toplumu, gördüğüm kadarıyla çok içe kapanık. Kendi ezberlerinden öteye geçip bir şey bilmek istemiyorlar. Bunu cumhuriyetle başlayan kopuşa bağlıyorum. Türk toplumunda ‘bütün yabancı ülkeler Osmanlı imparatorluğunu parçaladıkları gibi, geriye kalan Türkiyemizi de parçalamak istiyorlar’ paranoyası hakim…

Öte yandan Kemalist anlayış, ilkel Arap dünyasından uzaklaşarak, Avrupa’daki ‘muasır medeniyeti’ yakalamak peşindeydi.

Türkiye’de birden fazla kuşak, Türk sinemasında sunulan Arap tiplemesinden başka gerçek arapları tanımıyor. Bu Arap tiplemesi esas olarak kötü olup “Osmanlıyı arkadan kalleşçe vurdular” söylemini meşru kılmak için, uçsuz bucaksız çöllerde deveye biniyor, hep şehvet peşinde koşuyor, ve tamamen görgüsüz, aptal, ve haindir.

Sanki Şam şehri dünyanın en eski yerleşim merkezlerinden değilmiş gibi.. sanki ziraat Irak’ta başlamamış gibi..

Bir hafta önce aynı konuda, Lübnanda çıkan El Hayat gazetesinde yayınladığım yazımı şu cümleyle bitirdim: “Ey Türkiyeliler, ülkenize sığınmamız size kendi dünyanız dışında bilgi edinme fırsatı veriyor.”

Kategori:Aktüel

SON HABERLER

28 ilde yağış bekleniyor: 15'ine sarı kodlu uyarı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) tahminlerine bugün 28 ilde hava yağışlı olacak.

Bu illerden 15’i sarı kodla da uyarıldı.

Yedi üniversiteye rektör ataması

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yedi üniversiteye rektör atadı.

ABD'de 11 mahkum hapishaneden kaçtı

ABD’nin Louisiana eyaletinin New Orleans şehrindeki bir hapishaneden 11 mahkum kaçtı.

Ara Güler'in hayatı film oluyor

Fotoğraf sanatçısı Ara Güler’in hayatı film oluyor.

Sagopa Kajmer ve Ferhat Göçer AKP gençlik kolları etkinliğinde Erdoğan'la buluştu

Rapçi Sagopa Kajmer ve şarkıcı Ferhat Göçer, Cumhurbaşkanı Tayyip Rapçi Sagopa Kajmer ve şarkıcı Ferhat Göçer, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la ‘Gençfest’ etkinliğinde bir araya geldi. ‘Gençfest’ etkinliğinde bir araya geldi.

Erdoğan'a 1500 TL yetmedi: 'İbne' tweet'i için şimdi de 50 bin TL'lik tazminat davası
Eşini 43 yerinden yaralayan Yakup Kara tutuklandı

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 755 gündür hapiste

YAZARLAR

Senyör Amicis'in gazına geldim 

Behzat Şahin

Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ın 'özenli' açıklamaları üzerine…

Murat Sevinç

Yeşil zeytini neden yemedin Sait?

Ayhan Tinin

Editör eksikliği fazlalık yaratır

Mustafa Dağıstanlı

Anne dediğin başlangıçtır

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Dilsiz bir ülkenin çığlığı

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Sırrı Süreyya Önder'in 'Cumhuriyet' eleştirisi üzerine…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Berkant Gültekin: Saray, demokrasi musluğunu uygun gördüğüne açacağının sinyalini veriyor

Salih Cenap Baydar: Demokrasinin özü hesap soran vatandaş, hesap veren siyasetçidir

Remzi Özdemir: Türkiye'de en büyük sorun gelir adaletsizliği

Attila Aşut: Arapça sevdalısı siyasetçiler tehlikeli sonuçlar doğuracak sözcükleri kullanırken kılı kırk yarmalı…

Orhan Gazi Ertekin: Aleviler, Kürtlerin kaçınılmaz olarak dahil olacağı anayasal sürece hazırlandılar mı? 

Özgür Orhangazi: Dış sermayeye yapılan ödemeler 2025'in ilk çeyreğinde 6,5 milyar dolara ulaştı

Ender İmrek: Çözüm süreci sağlam hukuki güvenceler, uluslararası gözetim ve toplumsal seferberlikle doğru hatta ilerleyebilir

Orhan Gökdemir: Halk demokrasisine ihtiyacımız var

Umur Talu: Ne iktidar devletinin ne de 'devlet'in özündeki nefret ve şiddet bitiyor

Emin Çölaşan: AKP'li belediyelerde yolsuzluk molsuzluk yok, tertemiz!

Onur Çanakçı: Kronikleşen kriz hali

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×