Sanayi devrimi sonrası yaşanan süreçte eğitim, işgücü fırsatları ve daha birçok nedenden dolayı insanlar köylerden kentlere göç etmek zorunda kaldı. Kentler dolup taştığında ise iklim krizi, ekonomik dönüşüm, demografik değişimler gibi zorluklar gün yüzüne çıktı. Bu sorunları ortadan kaldırmak artık biraz zor olsa da sürdürülebilir şehirler yaratarak etkilerini minimuma indirmek mümkün.
Günümüzde hızla artan nüfus ve şehirleşme trendleri, insanları şehir merkezlerine ve mega kentlerde yaşamaya sürükledi. Birleşmiş Milletler’in (BM) 2018’deki raporuna göre, dünya nüfusunun yüzde 56’sı şehirlerde yaşıyor ve bu oranın 2050 yılına kadar yüzde 68’e ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu da her üç kişiden ikisinin şehirlerde yaşayacağı anlamına geliyor.
Şehirlerin nüfusu arttıkça aşırı tüketim, kirlilik, kaynakların tükenmesi gibi nedenlerle karbon emisyonu üretmeye devam ediyoruz. Hatta öyle ki şehirler şu an dünyanın enerjiden kaynaklanan karbondioksit emisyonlarının yaklaşık yüzde 70’inden sorumlu. Durum böyle olunca da ‘sürdürülebilir şehirler’ ve topluluklar yaratılarak bu emisyon miktarını azaltmaya çalışmak, günümüzün en önemli hedeflerinden birine dönüşüyor. Şehir planlama uzmanları, hükümetler ve kurumların daha sürdürülebilir şehirler yaratmak adına harekete geçmeleri büyük önem taşıyor.
Sürdürülebilir şehir ne demek? Sürdürülebilir şehirler nasıl yaratılabilir?
Sürdürülebilir şehirler, hem mevcut hem de gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılamayı hedefleyen, çevresel, ekonomik ve sosyal açılardan dengeli bir yapıya sahip olan yerleşim alanlarından oluşuyor. Sürdürülebilir şehirlerde yaşamak, gezegenimizin geleceğini korumayı amaçlayan önemli bir adım olduğu gibi bireysel refahı da artırmayı hedefliyor.
Sürdürülebilir bir şehre yolculuk için bir bilet lütfen
Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) raporuna göre, iklim krizinin etkileri dünyanın her bölgesini şimdiden etkiliyor. Sıcaklar artmaya devam ettikçe sıcak hava dalgaları, kuraklıklar, seller ve fırtınalar daha sık ve şiddetli hale gelecek.
Sürdürülebilir kentleşme ağı olan ‘C40 Cities’den Helene Chartier, iklim krizinin etkilerini azaltmak için şehirlerin karbondan arındırılması, daha yeşil, kompakt hale getirilmesi ve küresel ısınmanın yıkıcı etkilerine karşı hazırlıklı hale getirilmesi gerektiğini söylüyor. “İklim krizinin etkileri halihazırda mevcut ve hızla yoğunlaşacak, bu nedenle uyum önlemlerinin acilen alınması gerekiyor” diye de ekliyor.
Peki, nüfusun yoğun, karbon emisyonu üretiminin fazla olduğu şehirlerde sürdürülebilirlik nasıl konuşulabilir? Alınabilecek temel kararların üzerinden birlikte geçelim.
Mevcut alanları yeniden değerlendirmeliyiz
Sürdürülebilir şehirler için öncelikle mevcut alanların yenilenmesi ve kullanıma açılması öne çıkıyor. Tarihi kent merkezleri, tarihi binalar ise bu noktada büyük önem taşıyor. Tarihi öneme sahip binaların yenilenmesi, enerji verimliliğinin sağlanması ve farklı amaçlarla yeniden kullanılması için çalışmalara başlayabiliriz.
Yenilenebilir enerjiye geçiş yapmalıyız
Şehirlerin küresel ölçekte sera gazı emisyonlarının yüzde 70’ini oluşturduğunu belirtmiştik. Aynı zamanda şehirler, ülkenin enerji tüketimi açısından doğrudan ya da dolaylı olarak talebin yaklaşık yüzde 60-80’ini karşılıyor. Bu da demek oluyor ki sürdürülebilir şehirler yaratmak için enerji verimliliğinin sağlanması, yenilenebilir enerjilerin tercih edilmesi, su yönetiminin kontrollü sağlanması temel koşullar arasında.
Temiz hava için toplu taşıma ve daha fazla yeşil alan
Şehirlerde karbon emisyonlarının üçte biri ulaşım nedeniyle ortaya çıkıyor. Sürdürülebilir şehirler için bireysel araç kullanımı yerine toplu taşıma araçlarının tercih edilmesi teşvik edilmeli, toplum bu konuda bilinçlendirilmeli. Aynı zamanda sürdürülebilir şehir planlaması ile toplu taşıma sistemleri geliştirilmeli, bisiklet yolları, yaya yolları, trafik sorununu azaltacak ulaşım alternatifleri planlanmalı. Kamuya açık parklar, bahçeler, ormanlar gibi yeşil alanlar çoğaltılmalı, doğal düzen ve ekosistem korunarak daha canlı ve yaşanabilir şehirler inşa edilmeli.
Geri dönüşüm şart
Döngüsel ekonominin temelinde bulunan atık yönetimi şehirlerde geliştirilmeli, ‘azalt-yeniden kullan-geri dönüştür‘ döngüsel süreci atık yönetiminin merkezinde olmalı. Şehrin tüketiminin fazla olması ürettiği çöp miktarını da artırıyor. Bu nedenle bireyden kurumlara herkesin öğrenmesi ve uygulaması gereken en önemli kurallardan biri geri dönüşüm sürecine destek olmak.
Kentsel tarım modellerine geçiş
Şehirler büyüdükçe besin ihtiyacı da artıyor. Gıda sektöründeki tedarik zinciri karbon ayak izini büyük oranda yükseltiyor. Bu da demek oluyor ki, tedarik zinciri ne kadar kısaysa karbon ayak izimiz de o kadar az oluyor. İşte tam da bu noktada, sürdürülebilir şehirlerde geliştirilebilecek ‘kentsel tarım‘ modeli ortaya çıkıyor. Sürdürülebilir şehirler için binaların çatı ve duvarlarında meyve sebze yetiştirilerek yerel ürünler elde edilebilir. Böylece, yerel ekonomiyi hareketlendirirken gıda temininde çevresel etkiler de en aza indirgenebilir.
İmkanlara erişim kolaylaştırılmalı
Şehir nüfusunun hava kalitesinin sağlanması, güvenli sağlık merkezleri, kaliteli eğitim, toplu taşıma araçlarına kolay erişim, çöp toplama tesislerine ulaşım gibi kamu kaynaklarına eşit erişim sağlanabilir, halk sağlığı koşullarında iyileşme için çalışmalar sürdürülebilir.
Afet senaryolarına hazır olmalıyız
Şehir ve binalar iklim krizi ve neden olduğu afetlere karşı dayanıklı hale getirilmeli, bu planı benimseyen ve uygulayan şehir ve yerleşim yeri sayısı artırılabilir.
Tüm bu adımlar sayesinde sürdürülebilir bir şehir yaratmak ve o şehirde huzurla yaşamak mümkün olabilir. Şehrin gereksinimlerinin, onun sürdürülebilir bir şehir olması için atılacak adımları belirlediğini unutmadan; hükümetlerin, şehir planlama uzmanlarının, mimarların, kurumların ve bireylerin atacağı adımlarla bunu yaratmak mümkün.
Peki siz şehrinizde sürdürülebilir adımlar atmak için nasıl bir yol izliyorsunuz?