Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Türkiye’nin uzun yıllardır depreme karşı neredeyse yegâne politikası, sürekli inşaat yapmak olarak anladığı ‘kentsel dönüşüm’ olmuştur. Bu ülkenin bakanları başta olmak üzere merkezi düzeydeki yöneticileri deprem olduğu anda bile, yeni inşaat sahalarını konuşurlar. Bir çeşit politik alışkanlığa dönüşen bu tutum, şehirlerde boş alanlar varsa, oraların da canına okumak anlamına geliyor. Sözde ‘deprem toplanma alanları’ bile artık ya yok ya da işlevleriyle ilgisi yoktur. Hatta İstanbul’da depremde toplanılabilecek güvenli alanların hemen hemen kalmadığını söylemek de mümkün. Ne yazık ki gerçek bu.
Tuhaf ama İstanbul’u türlü musibetlerle tanıştıranlar özgür, kurtarmak isteyen şehirciler ise hapiste! Şimdi hapis olan bu şehirci ekip, Ekrem İmamoğlu 2019’da İBB Başkanı seçildiğinde, yeni yönetimde önemli görev ve sorumluluklar üstlenmişti. Tayfun Kahraman daha göreve başladığında İBB adına bir grup akademisyeni, şehri depreme hazırlamak amacıyla Saraçhane’deki Belediye binasına davet etmişti. Zira adeta inşaat deposuna dönüşen şehrin depremsel geleceğinden kaygılıydı.
Aynı dönem Gürkan Akgün ‘İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanlığı’ görevini üstlendiğinde ‘şehir-deprem ilişkisi’ onun da kaygısıydı. Resul Emrah Şahan ise İstanbul Planlama Ajansı (İPA) gibi sonraları diğer belediyelere de örnek olacak özgün bir modelin yaratıcılarından biri ve doğrudan sorumlusuydu. Şişli Belediye Başkanı seçildiğinde de ilk iş olarak ilçenin canına okuyan rantçı inşaat çalışmalarını durdurmuş ve daha pek çok alanda kırılgan grupların lehine adımlar atmıştı. Ne var ki Türkiye, umudun simgesi haline gelmiş o kıymetli ekibi hapse koydu. Bugün üç Şehir Plancısı, Buğra Gökçe, Ahmet Özer gibi başka kıymetli meslektaşlarıyla birlikte hapiste bulunuyorlar. Sahi hangi nedenle, hangi sahici nedenle? Temel soru bu!