• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Soma… Giden gittiğiyle kaldı be kuzum…

13/05/2016 22:40

MURAT SEVİNÇ

Başlıktaki ‘söz’, Soma’nın Elmadere köyü ahalisinden bir kadın yurttaşa ait.


Bugün Soma ‘kazası’nın, ‘faciası’nın, ‘katliamı’nın ikinci yılı.

Eli yüzü düzgün yayın organları ve sosyal medyadaki duyarlı yurttaş örgütlenmelerinde, ‘Unutmayacağız’ ifadesi dolaşımda bugün. Hemen her felaketin ardından, o felaketin büyüklüğüyle orantılı sarf edilir, ‘Unutmayacağız.’ Unutulur mu peki?

İkinci yılında belki ilk sayfa, üçüncü yılında üçüncü sayfa, dördüncü ve sonraki yıllarda küçük haber…

Dolayısıyla belki de ‘unutmak’ yerine, ‘umursamak’ ya da ‘dert edinmek’ daha mı doğru olur? Unutmak hafızayla, umursamak ise nasıl bir yerde, kim olarak yaşadığımızla ilgili değil mi? Doğru, unutulmuyor. Buna mukabil, umursanmıyor pek. Bu da doğru.

Diken’de okudum başlıktaki acılı serzenişi. Elmadere’de iki oğlunu ve sonrasında gelinini kaybeden bir kadın, madendeki katliam sonrası yaşadığını anlatıyor: “İki yıl önce şu ağacın altında her günkü gibi oğullarımın dönmesini beklerken ölüm haberini aldım. O günden sonra hayatım karardı. Torunlarım sürekli babasını, annesini soruyor. Geride kalan tek oğlum mecburen madende çalışıyor… Herkes çabuk unuttu. Buradan ta Akhisar’a saatlerce mahkemelere gidiyoruz. Mahkeme salonunda çok yalnızız. En azından cezalarını çeksinler de yok. Aksine tahliye ettiler. Giden gittiğiyle kaldı be kuzum…”

Senem Yıldırım’ın anlattığı, Türkiye öyküsü. Olanla, sonrasıyla, yargı sürecindeki rezaletle, yalnızlık duygusuyla…

Unutmuyoruz; iyi hoş. Ne yararı var unutmuyor oluşun, bir ağacın altında otururken yaşamı kararana. El kadar çocuklara. Çaresiz ve belli ki bir ömür çaresizlik duygusuyla yaşayacak kadına. Unutulmamak yerine, biraz daha umursansa keşke.

Yıllardır anayasa tartışması/kayıkçı kavgası dinliyoruz. Hiç ‘sosyal hak’ tartışmasına rastladınız mı? İçimiz dışımız Türklük, Kürtlük, Alevilik, yurttaşlık tanımı, başkanlık vs. doldu. Sosyal hakların ‘s’sini duyanınız var mı? Açın anayasayı bakın; temel hakların ‘üçte biri’ sosyal haklara ilişkindir. Peki, neden hiç tartışılmıyor hatta gündeme dahi gelmiyor sizce? Memlekette sosyal hak sorunumuz kalmadı mı? Çalışanların talepleri karşılandı mı? Herkes ‘insan haysiyetine yaraşır’ yaşam seviyesine ulaştı mı? Konut, çevre, sağlık hakları alanında halimiz ‘dert üstü murad üstü’ de ondan mı?

Peki, anayasayı boş verelim.

Nasıl oldu da bir AVM inşaat alanındaki işçi çadırında 10 işçi yanarak öldü? Hatırlayan var mı? Ya İstanbul’daki selde, penceresi olmayan bir dolmuşun içinde boğularak ölen yedi kadın işçiyi hatırladınız mı? Geçen yaz, her yaz olduğu gibi mevsimlik işçileri tavuk gibi taşıyan ve trafik kazasında ölümlerine sebep olanları hatırlayan? Tuzla tersanelerinde ‘yat’ ve ‘gemi’ yapımında çalışanların ölümlerini. Rezidans inşaatında, asansör düştüğü için can verenleri. Önceli yıllarda yaşadığımız maden kazalarını/katliamları… Hatırlıyor muyuz? Umursuyor muyuz?

Peki, örneğin şu anda özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerde üç kuruşluk masraftan kaçınıldığı için işçilerin hangi koşullarda çalıştırıldığına dair bir fikrimiz var mı? Çoğu işletme, işçi muayenelerini öğle yemeği saatine denk getiriyormuş ki, iş gücü kaybı olmasın. Yemek yiyemeyecek olmalarının ne önemi var! İş adımı kılıklı, üç günde köşeyi dönmeye çalışan bu sömürgen sürüsü nasıl bu denli pervasız davranabiliyor? Kaçak bot üretilen işyerlerinde Suriyeli kadın ve çocukları çalıştırıp ardından o botları onlara ya da hemşerilerine satarak ölüme gönderenler, mesela.

Kapitalizmin en vahşi hallerinden birini deneyimlediğimiz için oluyor tüm bunlar kuşkusuz. Hukuksuzluk, peşi sıra adam kollama, yandaşlara ihaleler ve patronların, başlarına hiçbir şey gelmeyeceğinden emin oluşları… Böylesi bir ekonomik tercihin aktörlerine, bir de ‘rükû’ ile ‘secde’yi belletince, tadından yenmez oluyor haliyle. Hem insan sömürüyor ve sömürdüğün insanlara ‘ekmek’ verdiğini iddia ediyorsun, hem de cennetliksin. Eh, körün istediği bir göz…

Öylesine vahşi bir düzen ki, kaza örneklerini 19.yüzyıl Avrupası’ndan verebildiler. Emile Zola’nın, Germinal’de tasvir ettiği dünyadan! Ve bunu yaparken, doğal olarak hiç mahcubiyet hissetmediler. Neden utansınlar? Soma’da ve Ermenek’te ucuz kömür üretilecek ki hem üretim maliyetleri azalsın hem de bolca kömür dağıtılabilsin. Karşılıksız kalmamalı ama bunca ‘hizmet’;’sahi Soma patronunun Maslak’ta bir gökdeleni vardı değil mi? Bak sen! Somalı bir kedinin, kısa sürede kaplana dönüşmesinin göz kamaştırıcı hikâyesi. Diğerleri gibi…

Olup biteni, hiç de mecbur olmadığımız ekonomik tercihler, dâhil olduğumuz sistemin işleyiş kuralları ve o sistemin memleketteki ‘vahşi’ türü bağlamında düşünmek durumundayız. Eğer bunu yapabilirsek, ölen yakınının yerine işe girip karnını doyurmak zorunda olan/kalan insanlara, ‘yine AKP’ye oy verdikleri için’ kızgınlık duymaktan alıkoyabiliriz kendimizi. Neden bu acıyı kendi kendilerine yaşattıklarını düşünebiliriz o zaman. Diğerlerinin yılda bir kez ‘unutmuyoruz’ deyişinin, kaybettiği yakınının yerine işe girmek ‘zorunda kalan’ o insanlara ‘ekmek’ olmadığını, anlayabiliriz.

Her gün ölüyor işçiler. Bir kişi öldüğünde duymuyoruz. İki üç kişi öldüğünde haberdar oluyoruz. Ölenlerin sayısı 10’u bulunca üç beş gün gündem oluyor. İki yıl önce, Soma’da 301’i buldu sayı. İki hafta kadar konuşuldu. Duyarlı, namuslu ve dert edinen ‘azınlık’ ve medyanın dürüst kesimi olmasa, hatırlayan kalmazdı. Unutmamanın da, hatırlamak zorunda olduğumuz kayıpların yaşanmamasının da yolu, öncelikle umursamak…

Bir de Elmadereli canım Senem Yıldırım’ın sözleri var işte, orada öylece duruyor. Giden gittiğiyle kaldı be kuzum…

Nazım Hikmet’in güzelce anlattığı gibi; ‘ölümün âdil olması için, hayatın âdil olması lâzım…’

Kategori:Agora

Tüm yazılar: Murat Sevinç

SON HABERLER

Özgür Özel'den boykot listesi: Nusret, TGRT, Doğuş Medya…

CHP Genel Başkanı Özgür Özel boykot listesini yineledi: “TGRT var ya adeta CHP’ye sövmeye ant içmiş durumda. Bunlar parayı İhlas markasından kazanıyor. Ürünlerini almıyoruz.”

Fed faiz oranını sabit tuttu

ABD Merkez Bankası (Fed), politika faizini beklentiler dahilinde yüzde 4,25-4,50 aralığında sabit tuttu.

KRT TV çalışanları Beşiktaş'ta eylem yaptı

KRT TV çalışanları, direnişlerinin 15’inci gününde Beşiktaş Meydanı’nda eylem yaptı.

Beşte beş: Filenin Sultanları, Dominik Cumhuriyeti'ni 3-0 yendi

2025 Kadınlar FIVB Milletler Ligi’nin (VNL) İstanbul’da düzenlenen ikinci haftasında Türkiye, Dominik Cumhuriyeti’ni 3-0 mağlup etti.

AA: MASAK raporuna göre İmamoğlu yedi aklama suçunun faili

İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) odaklı yolsuzluk soruşturması kapsamında Mali Suçları Araştırma Kurulunca (MASAK) raporu hazırlandı.

İnsan olmak…
Bir gazeteci için daha büyük utanç olamaz

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 787 gündür hapiste

YAZARLAR

Ofansif mizah örneği olarak birkaç anayasa maddesi

Murat Sevinç

Babalar günü bu yıl da coşkuyla kutlanmadı!

Arzu Uzunali

İnsan aynı anda iki kişiyi sevebilir mi?

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Roma dondurması meselesi

Elvan Uysal Bottoni

Gelecekten ses veren siyasetçiler…

Murat Sevinç

İşgalci kelimeler

Mustafa Dağıstanlı

Dere Sokak Üçlemesi, 'Körfez'le sona eriyor

Behzat Şahin

GÜNÜN 11’İ

Şeref Oğuz: Bazı yatırımlar altyapı getirir, bazılarıysa bağımlılık… 

Güldem Atabay: Molla rejimi Hürmüz Boğazı'nı geçişlere kapatır mı?

Erdal Sağlam: İş insanları artık 'İktidarın kişisel siyasi kaygılarla ekonomiyi ateşe atabildiğini' konuşmaya başladı

Elif Çakır: İsrail'in nihai hedefinin Türkiye olduğuna referans verilen isimlerden biri de Abdullah Öcalan

Zeynep Aktaş: Son beş yılda 35 fonun getirisi dolar bazında yüzde 100'ün üzerinde

Fatih Yaşlı: Savaşın iç politikaya tahvilindeki anahtar kavramsa 'iç cephe'

Esfender Korkmaz: Türkiye'de eğitim iki nedenle bozuldu

Mustafa Mutlu: Zafer Partililer bu kararı 'halay' çekerek kutladı

Yasin Aktay: Netanyahu İran'a karşı hızlı bir zafer umdu

Mehmet Y. Yılmaz: Saral, cumhurbaşkanına 'Sultanım' diye hitap ederken bir gerçeği ifade ediyor

Barış Pehlivan: Hakan Fidan'ın İran'ın nükleer programına kafa yorması dışişleri bakanı olmasıyla başlamadı

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×