Bugün yüz yıl öncesinin koşulları içinde kendi ahlak, doğruluk ve özgürlük anlayışları içinde yazan, çizen, mücadele eden şairleri anmanın asıl sebebi de zaten bu çürümenin alıp başını gitmesindendir. New York’taki bir mahkemeden buraya hiç değilse internet üzerinden, sosyal medya kanalıyla akan ifadelerin içerdiği kimi hususlar çürümenin boyutlarını gösterirken, bu şairleri anmak aslında kötü bir şaka gibi de gelebilir çoğumuza.
Her ne kadar toplumun kahir ekseriyeti ne olup bittiği hakkında bilgilenmiyor, geri kalanının bir kısmı işin nasıl örtbas edileceğiyle uğraşıyorsa da ülke ve toplum olarak vahim bir sınavdan geçtiğimize kuşku yok. Ve yaşanılan andaki sıkıntılı ruh hali de aslen çok az insanın bu ahlaki çürümüşlüğü kendi başına bir sorun, dertlenilecek bir yara olarak görmesinden kaynaklanıyor.
Daha önce yazdım; davanın esas konusu ABD’nin İran’a yönelik, ABD çıkarlarını koruyan, ABD’de bile karşı çıkılabilecek ambargosunun, Zarrab ve İran’da temasta olduğu kişi ve kuruluşlar tarafından delindiği iddiası. Mahkeme buna ilişkin karar verecek. İfadelerde, internetten akıp bizdeki çürümenin boyutlarını gösteren kimi hususlarda değil. Ama Zarrab ve etrafındaki çürümüşlük dertlenilecek bir yara olarak görülmeyince, hakkıyla ambargoya bile karşı çıkılamıyor. Bir zamanlar Filipinler, Endonezya, Zaire, Orta Afrika, Tunus ya da Haiti’de yaşayanlarınkine benzer bir vitrindeyiz.