Dün, geçmişten, yani o felaket, öcülerle dolu, karanlık şiddet dolu 1980 öncesinden tanışıklığımız bulunan kâbus günlerden biriydi. Rehin alınan ve kurtarılması için düzenlenen operasyon sırasında hayatını kaybeden Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz (kendisine rahmet diliyorum) gibi savcılar, gazeteciler, hocalar her çeşit eylemle öldürülürdü.
Geçmiş kâbuslarda gene de farklı bir taraf vardı. Basının tüm yetersizliklerine rağmen haber verme ve alma özgürlüğü bu denli ezilmezdi. Dolayısıyla vatandaş da içini burkan haberleri okuyabilir, güvenebildiği muhabir veya yazarların kaleminden neyin ne olduğunu anlamaya çalışırdı.
… Üstelik o zamanlar Türkiye AB üye adayı filan değildi. Çağlardan soğuk savaştı, ülkede antikomünizm kol geziyor, ülkücüler de komünistlerle mücadelenin vurucu gücünü oluşturuyordu. Dünkü gibi elektrik kesintileri vakayı adiyeden sayılırdı. Ülkenin iddialarıyla gerçekleri arasındaki uçurum bu denli derin değil, söyleneni sorgulama araçları kısıtlı ama imkânları nispeten fazlaydı.