Hükümete yakın gazetelerden Yeni Şafak’ın genel yayın yönetmenliğini de yürüten İbrahim Karagül, bugünkü köşesinde şiirle masal karışımı bir analize imza attı.
Karagül’ün yazısını özetliyor, takdiri okura bırakıyoruz.
“Türkiye, yüz yılı tamamlayıp kanatlarını yeniden açınca; önümüzde çok farklı bir coğrafyanın sergilendiğini, dünya haritasının öğrendiklerimizden çok daha geniş olduğunu gördük.
Türkiye kanatlarını açınca; ortak geçmişimizin tahmin ettiğimizden çok daha derin olduğunu, bize ufuksuzluk öğretenlerin müthiş bir geleceği bilerek ve isteyerek gizleyip insanlarımızı hafızasızlığa ve körlüğe mahkum ettiklerini gördük.
Türkiye kanatlarını açınca; Akdeniz’in her noktasında parmak izi bıraktığımızı, Mezopotamya’nın her metrekaresine gözyaşlarımızın aktığını, Yemen’de ve Kudüs’te ahlarımızın yankılandığını, Kafkaslar ile Balkanlar’ın İstanbul’un kapıları olduğunu yeniden öğrendik.
Türkiye kanatlarını açınca; sığınacak ne çok mazlum, ne çok toplum, ne çok ülke, bizimle aynı duyguları paylaşacak ne çok yürek olduğunu, sadece bir selamla bile kalp atışlarımızın hızlandığını gördük.
Türkiye kanatlarını açınca; kendisiyle birlikte coğrafyasını da fark edince, ezberleri bozup kendi diliyle konuşmaya başlayınca, içeride ve dışarıda coğrafyanın umutlarını bir yüz yıl daha gömmeye dönük ne çok kötülük beslendiğini, Türkiye’nin kanatlarını kırmaya dönük ne kirli ittifaklar kurulduğunu gördük.
Türkiye kanatlarını açınca, Pakistan’dan Somali’ye, Azerbaycan’dan Bosna’ya, Suriye’den Gazze’ye kadar zihinlerimizde ve kalplerimizde hiçbir sınır olmadığını, hiçbir yabancı kelime konuşulmadığını, ulusal sınırları çizenlerin aslında bu sınırları zihinlerimize çizdiğini, zihinlerimizi aklayınca kimlikler üzerinden yürütülen çatışma alanlarının ne kadar boş olduğunu gördük.
Türkiye kanatlarını açınca; İstanbul’un düşüşüyle coğrafyanın düşmesi gibi, İstanbul’un ayağa kalkmasıyla coğrafyanın ayağa kalkabileceğini, yapmamız gereken tek şeyin, bize öğretilen kelimeleri terkedip kendi dilimizi konuşmayı yeniden öğrenmemiz olduğunu gördük.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Somali’de verdiği fotoğraf kareleriyle Başbakan Davutoğlu’nun Diyarbakır’da sarfettiği cümlelerin aynı dil olduğunu, bizim dilimiz olduğunu, coğrafyada yüz yıldır kilitli bırakılan kapıların sadece bu dille açılabileceğini gördük.
Türkiye kanatlarını açınca; bir kurucu iradenin varolduğunu, Türkiye’nin ve coğrafyanın yüz yıl sonra ortaya çıkan bu kurucu iradeyi sahiplendiğini, onu besleyecek bir güce ve imkana sahip olduğunu gördük.
Coğrafyayı okumaya başlayınca haritanın çok geniş olduğunu, Pakistan’la yürüttüğümüz ortaklık gibi Afrika’nın en stratejik noktasında bulunan Somali ile de ortak olabileceğimizi gördük.
Bu öyle büyük bir mücadele ki, yüzyıllık bir hesaplaşma içindeyiz. Ya bu mücadeleyi kazanacağız ya da Türkiye’yi bir yüz yıl daha mahkum edip, coğrafyayı da ağıtlara terkedeceğiz.
Çünkü bu mücadele yeniden var olma mücadelesidir. Bu yönüyle 1. Dünya Savaşı’yla başlayan hesaplaşmaya son noktayı koymaktır. Bir tarihi kapatmak yeni Türkiye’nin kuruluşunu hazırlamaktır. İçinde bulunduğumuz mücadele bu yüzden 1. Dünya Savaşı kadar önemlidir.
Türkiye kanatlarını açınca nerelere uzanabildiğine dikkat edin. Bu, Türkiye’nin ve coğrafyanın özgürlük mücadelesidir.
Haçlı Savaşları sonrasında olduğu gibi, Moğol istilası sonrasında olduğu gibi, yeni bir sıçrama yapma zamanıdır. “Üçüncü Büyük Şok”u atlatma zamanıdır.
İşte olan budur!”
Yeni Şafak bu kez ‘Photoshop terk’ Erdoğan pankartıyla güldürdü
Yeni Şafak’ın ‘derin haberciliği’ İngilizleri de şaşırttı: Mantık dışı ve yersiz iddialar
Hem düşündüren hem güldüren gazeteden son icraat: Yeni Şafak durup dururken Atina’yı ‘alev alev’ yaktı!