Enflasyon, dünyanın yeni baş belası… 2010’lu yıllarda derdimiz; sıfır enflasyondu. Öyle ki negatif faizlerden söz ediyor, “hiç değilse %2 olsa da piyasalar geleceğe koşsa” diyorduk. Sonra salgın geldi, 10 trilyon $’lık parasal genişleme ve nihayet; merhaba enflasyon çağı…
Murat edilen %2 idi ama gerçekleşme; %5 ve yukarısı olunca, panik havası doğdu; “geçicidir, geçici” telkinleriyle piyasalar yatıştırılmaya çalışıldı fakat geçmeyeceğini anladık. Şimdi dünya; faiz artırımı, parasal daralma dâhil her türlü tedbir ile enflasyon ateşini söndürme gayretinde…
Peki, biz? Biz ise “enflasyona bakmama” kararı aldık. Meclis’te görüşülen Bütçe’de, Orta Vadeli Programda “temenni tadında tahminlerde” kalsa da “fiyat istikrarını bir kenara bırakıyoruz” dedik. Oysa Merkez Bankası’nın kuruluş yasasının 4’ncü maddesi; “senin işin enflasyonla mücadeledir” diyor.
Hükümet; “ben büyümeye bakarım, enflasyon kimin umurunda” dese de halk, enflasyonun 5 farklı yüzüyle yüzleşmek zorunda… Üstelik her biri, farklı kesimlerde, farklı ağırlıkta etki alanı oluşturuyor ve bize bakan yüzüyle çok derin etkiler bırakabiliyor.