Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Muğla’da 16 Temmuz 2020’de diri diri yakılan ve üzerine beton dökülerek nehire atılan Pınar Gültekin davasından karar geldi. Yargıtay 1. Ceza Dairesinin üç üyesi, ‘Pınar Gültekin canavarca hisle öldürülmemiştir ve katil Metin Cemal Avcı haksız tahrik altında cinayeti işlemiştir’ diyerek katilin cezasının indirilmesi gerektiğini söyledi. Bu karar, Türkiye’deki erkek şiddetine dayalı eylemlerin yargılaması ile adalet kavramı arasındaki bağı bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bir kadının diri diri yakılması ve üzerine beton dökülmesi gibi IŞİD’ın uyguladığı benzer yöntemlerle işlenmiş bir cinayetin ‘canavarca his’ kapsamında değerlendirilmemesi, kadın bedenine yönelik şiddetin meşrulaştırılmasının en açık göstergesi. Bu karar, ERKEK YARGI tanımlamamızın da turnusol kâğıdı gibi.
AKP iktidarı, erkek şiddetini nasıl önleyebileceği üzerine düşünmek ve buna yönelik politikalar geliştirmek yerine İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekti. Sözleşmeden çıkılmasıyla kadınlara, çocuklara, LGBTİ+’lara şiddet uygulamayı düşünen ya da uygulayan erkeklere cesaret geldi, adeta sırtları sıvazlandı. İmzayı çeken AKP hükûmeti özetle şunu demiş oldu; kadınları, çocukları, LGBTİ+’ları erkek şiddetinden korumayacağız. Bu mesajı da katiller aldı. Tıpkı Pınar Gültekin’in katili Cemal Metin Avcı’nın duruşma salonunda “İstanbul Sözleşmesi’nin iptali iyi oldu” dediği gibi.
Esasen rejim fıtratına uygun iş ve işlemler yapıyor zira rejimin bir ucunda HÜDA PAR, ortasında AKP, diğer tarafta MHP var. Aktüel durum günden güne mizojiniye evrilmekte. Gizlemeye gerek bile duyulmayan kadın, LGBTİ+ düşmanlığı; cinsiyetimizden dolayı aşağılanmaya, şiddete ve erkek şiddetinin meşrulaştırılmasına maruz kalıyoruz. Kadınlara yönelik tüm bu şiddeti, baskıyı, sömürüyü ve ayrımcılığı meşrulaştıran mizojininin izlerini tarihin, dinlerin, geleneklerin içerisinde bulmak mümkün. Siyasal İslamcıların iliklerine kadar işlemiş olan bu yaklaşım, kadınları ikincilleştirmek ve erkeklerin denetimine tabi tutmak için kullanışlı anlatılar da sunmakta.