Davutoğlu, başbakan olarak ilk defa ziyaret ettiği Brüksel’den dönüşte değerlendirmelerde bulunmuş. Suallerin çalıştığı yerlerden geleceğinden emin, coştukça coşmuş.
Avrupalıları (… ) fırçalamış, onların üzerine üzerine gitmiş (…) hepsini mat etmiş (…) hesaba çekmiş (…) dut yemiş bülbüle dönmüşler.
Özgüven patlaması yaşamış hoca uçağında (…) Avrupa’yı bir defa daha fethetmiş, stratejik derinliği ile bütün şüpheleri izale etmiş.
Kısa Brüksel ziyaretinin hikâyesi mükemmel.
Ama hikâyeyi bozan küçük bir ayrıntı var. Brüksel’i ziyaret ettiği saatlerde AP, AKP iktidarını telin eden son yılların en sert kararını oyluyordu. Bunun da izah edilmesi gerekiyor.
Madem dokunduğunda muhatabında süratle aydınlanmaya sebep olan bir Ahmet hoca var, neden Avrupa Parlamentosu’na da gitmiyor, paralellerin ‘oyununu’ bozmuyor?
İktidar sahipleri alenen, gündüz gözüyle iftira atıyor.
İktidarı, devlet idaresini eleştirmek hainlikse, o zaman yakın zamana kadar askeri, yargıyı, bürokrasiyi Brüksel’de sürekli eleştiren Erdoğan ve Gül’ü en büyük ‘hain’ olarak ilan etmek gerekiyor.
Karalanma konusunda da paralele hiç ama hiç ihtiyacınız yok. İcraatlarınızla bu vazifeyi bihakkın yerine getiriyorsunuz.
Paralel, dikey, yatay elinize su dökemez.