“Yolsuzluğa hırsızlık demek hata, yalan ve iftiradır” diye yazan Yeni Şafak yazarı Hayrettin Karaman’a sahip çıkan Hürriyet yazarı Akif Beki, yine Hürriyet yazarlarından Selahattin Duman tarafından fena ti’ye alındı. Duman, bu ‘değerli fetva’yı herkesin tersten, sadece Beki’nin doğru anladığını yazdı!
Beki dünkü köşesinde, “Yolsuzluğa fetva vermiş güya” diyerek Karaman’a övgüler düzmüş, sözlerinin çarpıtıldığını ileri sürmüştü.
Duman’ın bugünkü yazısının özeti şöyle:
(…) Lafı buralardan dolandırmamın sebebi “Büyüklerimiz adına düşünmeyi iş edinen” bir zatın fetvasına gelmek içindi. “Yolsuzluk, hırsızlık değildir” fetvasına.
Müştemilatında yazı yazdığım, sevgili köşebazım Akif Beki dışında kim varsa, bu değerli fetvayı tersinden anlamış. Sadece Akif Beki doğru anlamış.
Onun anladığı da şöyle: “Yolsuzluk, hırsızlık değildir” lafından kasıt tebamıza “Haydi kamu bankalarına
koşun, devleti yağmalayın” çağrısı yapmak değildir. Bunu böyle anlayıp, ileri geri yazı yazanları fena halde ayıplıyorum.
İmanı kırık bir vatandaşımız “parasızlıktan bunalıp” banka şubesine dalarsa, Tahtakale’den tedarik ettiği çakma tabancayı veznedarın burnuna dayayıp “Sökül paraları” derse, aldığı paralarla kaçıp kaybolursa bu icraatın adı “hırsızlık” oluyor.
İmanı kırık başka bir vatandaşımız bankaya giderse… Bankanın genel müdürüne “Efendim bir iş kuracağım, bana acilen kırk milyon dolarlazım” derse. Bunu söylerken de “Filanca memleket büyüğü yakınım olur” diye kendine imaj
yaparsa. Krediye teminat olarak da karısının babasından kalma 145 bin lira değerindeki kooperatif evini teminat gösterirse. O görüşmeden sonrası Sayın Genel Müdür’ün evine bir-iki ayakkabı kutusu gönderip
krediyi alırsa, bu icraatın adı “yolsuzluk” oluyor.
Dahası da var.
Kredi olarak aldığı kırk milyon doları iç edip bir daha geri ödemezse yine “hırsızlık” yapmış sayılmıyor. “Yolsuzluğu abartmış” oluyor.
Doğru mu anlamışım Akif Abi?
Sen bir memleket büyüğünün koluna bilmem kaç yüz bin Euro değerinde saat takarsan. Taktıktan sonra da “Bu saatin adı Patek Philippe’dir. Padişahlara bile nasip olmamış bir saattir” diye başına kakıp işlerini halledersen bu da hırsızlığa girmiyor.
Hatta daha alışveriş netleşmediği için yolsuzluğa da girmiyor.
Olsa olsa “Yedi ölümcül günahtan biri olduğu” çoktan unutulmuş “açgözlülük”
kapsamına giriyor.
Herkesin gözünün önünde çalarsan “hırsızlık”, kimseye görünmeden soyarsan “yolsuzluk” oluyor.
Aradaki farkın doğru bellenmesi için kaliteli eğitim şart.
Hafız olarak yetiştirilmiş bebelerimiz büyüdüklerinde, önlerine böyle karışık bir mesele geldiğinde, “Yolsuzluk, hırsızlık değildir. Yolsuzluk, hırsızlık değildir. Yolsuzluk, hırsızlık değildir” diye kafa sallayarak toplumsal huzura sahip
çıkacaklardır.
Fikri bozuk vatandaşlarımıza küçük bir hatırlatma yapıp, risalemi öyle bitireyim. “Yolsuzluk, hırsızlık değildir ama ince sanattır.”
Kendi başına “Ben de yaparım” dedin mi “şeye” basarsın. Tıpkı üzüm yiyen köpeği “pekmez dışkılayacak” diye kovalayanın açıkgözün “şeye” basması gibi.
Allah işini bilmeyenleri ıslah etsin, di mi Akif Abi?