Her halükârda, emekli amirallerin bu içerikteki bir bildiriyi yayınlarken, duyurunun siyaset alanında bu boyutlarda bir türbülansı tetiklemesi ihtimalinin öngörülüp öngörülmediğini bilemiyoruz.
Gelgelim bu yöndeki görüş ve sorular Türkiye’nin çok olağan olmayan bugünkü siyasi koşullarında belli bir geçerlilik taşısa da, bizi yine de ciddi bir ikileme götürüyor. Yapılacak bir hamlenin farklı bir gündemi tetikleme ihtimalinin bulunması, Anayasa’nın tanımış olduğu ifade özgürlüğünden feragât edilmesini haklı çıkarır mı? Böyle bir ihtimal var diye insanların temel bir haklarını kullanmaktan vazgeçmeleri bir demokraside makul karşılanabilir mi? Ayrıca, bir vatandaşın emekli asker olmasının anayasal haklarını kullanmak konusunda onu diğer vatandaşlara kıyasla daha az eşit kılması kabul edilebilir mi?
… konu AİHM olduğunda, Strasbourg’daki mahkemenin demokratik bir toplum açısından serbest bir tartışma ortamını, çoğulculuğu, hoşgörüyü her şeyin üstünde tutan, şiddete teşvik içermediği sürece ifade özgürlüğünün sınırlanmamasını esas alan kuvvetli içtihatları karşımıza çıkıyor. AİHM’ye göre, ifade özgürlüğü toplumun bir bölümünü rahatsız edici, şoke edici düşünceleri de korumalıdır. Bildirinin sonuçta AİHM içtihatlarının tanıdığı sınırlar içinde kaldığını söylemek mümkündür.
Bu açıdan bakıldığında, suçlandıkları takdirde emekli amirallerin ifade özgürlüklerinin son tahlilde en önemli güvencesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve bu sözleşme çerçevesinde içtihatlarını ortaya koyan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi olacaktır.