Birinci kod ‘U07.1 COVID -19’. Bu, laboratuvar testinde teyit edilerek COVID-19 teşhisinin konduğu ‘virüs tanımlanmış’ kod.
İkinci kod ise ‘U07.2 COVID/19’ başlığı altında düzenlenmiş. Bu, laboratuvar testinin yapılamadığı ya da sonuç vermediği durumlarda klinik ya da epidemiyolojik bulgular üzerinden COVID-19 teşhisine ulaşılan ‘virüs tanımlanmamış’ kodu anlatıyor.
DSÖ, bu tanımlamaları yaptıktan sonra her iki kodun da COVID-19’dan ölüm nedeni olarak gösterilebileceğini belirtiyor.
Görüleceği gibi DSÖ, COVID-19 testi yapılmadığı ya da yapılsa da sonuçsuz kaldığı -ancak klinik bulguların ve temas örgüsünün tanıyı desteklediği durumlarda da- hastanın kaybı halinde ölüm raporuna ‘COVID-19 olarak’ yazılabileceğini söylüyor üye ülkelere. Her ikisinin de kullanılmasını genel bir kural halinde bütün ülkeler açısından kayda geçiriyor.
DSÖ’nün her iki kodun da kullanılması beklentisine karşılık Türkiye’deki uygulamada yalnızca ‘U07.1 COVID-19’ kodunun esas alındığını anlıyoruz.
Kuşkusuz, tek kodun ölçüt kabul edilmesiyle iki kodun birlikte kabul edilmesinin ölüm sayılarının hesaplanmasında farklı sonuçlar vereceğini tahmin etmek güç değildir.