• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Rutkay Aziz: Kadınlara ve gençlere yaslanmayan bir hareket başarılı olamaz

06/04/2019 09:40

ECE KARAAĞAÇ

ece.karaagac89@gmail.com

@ecekaraagac

Usta oyuncular Rutkay Aziz ve Taner Barlas şimdilerde George Orwell’in ünlü romanı ‘1984’ü sahneye taşıyor ve romanın iki ana karakteri Winston ve O’Brian’a hayat veriyorlar. 

Taner Barlas ve Rutkay Aziz’le 50 yılı deviren sanat hayatlarına, yeni oyunlarına ve gündelik yaşamın gerçeklerine dair sohbet ettik.


Bildiğim kadarıyla ortaklığınız 1968 yılında sahnelenen Marat Sade oyununa dayanıyor, ilk o zaman beraber sahneye çıkmışsınız. 50 yılı deviren bu yoldaşlık size neler hissettiriyor?

Rutkay Aziz: Marat Sade’dan sonra Hamlet 70’de de beraber rol aldık, sonra yollarımız ayrıldı. Taner Şehir Tiyatroları’nda devam etti, ben Ankara Sanat’ta. 6 sene önce de Perdeci Oyuncular adı altında, Adalet Sizsiniz adlı bir oyunda tekrar bir araya geldik. Şimdi de 1984 ile devam ediyoruz.

Taner Barlas: Bizim kadim bir dostluğumuz var. Her ne kadar Marat Sade ve Hamlet 70’le başlasa da sık sık bir araya geliyorduk. Ben Ankara’ya gittiğimde ya da Rutkay İstanbul’a geldiğinde görüşüyorduk. Sonra ÇASOD (Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği)’da da beraber bulunduk. Rutkay genel başkandı, ben de genel sekreteriydim derneğin. Yani ilişkimiz hiç kopmadı. Sonra bu işbirliği bizi böyle bir oyuna götürdü. Beraber bir üretimin içinde olmaktan mutluyuz.

Şu an 1984 ile sahnedesiniz. 1984 edebiyat tarihinde önemli bir yeri olan, oldukça ses getiren bir roman. Bu uyarlamayı sahneye taşımaya nasıl karar verdiniz? Neden bu oyunu seçtiniz?

R.A: Kararı birlikte karar verdik, 4-5 yıldır düşünüyorduk nasıl yapabiliriz, olur mu olmaz mı diye.

T.B: Bu oyunu 3-4 sene önce Artun Özsemerciyan diye bir arkadaş Galatasaray Üniversitesi’nde yapmış. Ben orada gördüm ve teksti istedim. Onlar da bana teksti gönderdi. Zaten Rutkay’la “Bu romanı nasıl oyunlaştırabiliriz?” diye düşünüyorduk. Böyle bir oyun geçince elimize iyi oldu. Filmi ele aldık, romanı ele aldık. Oturduk tartıştık. Ekip çalışması oldu bir manada. Çeşitli aşamalarda Cezmi Baskın, Bekir Aktaş gibi arkadaşlarımızın da katkıları oldu.

1984 aslında II. Dünya Savaşı’nın ardından, savaş rüzgârlarından geriye kalan meltemle yazılmış bir hikaye ve o dönemin faşist yönetimlerine göndermelerde bulunan bir metin. Fakat bugün de güncelliğini koruyor. Sizce bu metin bugünün Türkiye’sine ne söylüyor?

R.A: Bilmiyorum, bir şey söylüyor mu? Bizim o yönde özel bir çabamız olmadı, biz romanı sahneye taşıdık. Kaldı ki 1984 tüm otoriter, totaliter rejimlerde de her zaman geçerliliğini koruyacak bir roman, kanımca.

T.B: II. Dünya Savaşı sonrası, 1948’de yayınlanmış bir roman ve Stalin dönemini ele aldığı söylenir. Romanda direkt bir Stalin tanımlaması yoktur ama Orwell’in ona bir eleştiri getirdiği söylenir.

R.A: Hitler de var içinde.

T.B: Tabii. Hitler de var, Mussolini de var.

R.A: Benim daha oyunu ilk okuyuşumda Taner’e söylediğim bir şey vardı: Tamam, otoriter totaliter rejimler, şu bu… Ama demokrasi ve barışsever güçlerin özgürlük çığlığı hiçbir zaman bitmez. O bir şekilde akacak, ilerleyecek bir yol bulur. Biz bu oyunu yapalım ve bütün bu baskıya rağmen bir özgürlük çığlığı atalım dedik. Bu seyircinin de beklediği bir şey galiba, bunda moral buluyor seyirci.

Evet, çünkü tüm dünyada gittikçe otoriterleşen bir yapı söz konusu ve insanların zihninde gerçekten böyle bir geleceğe doğru mu gidiyoruz sorusu var.

R.A: Endişeler var, evet. Ama cehaletin, eğitimsizliğin, kültürsüzlüğün ve bilgisizliğin egemen olduğu toplumlarda bu sıkıntılar hep olacaktır. Çare tamamiyle eğitim ve kültür. Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı’ndan hemen sonra ettiği bir laf bu: “Savaş daha bitmedi, cehaletle savaşacağız,” diyor. Ve 2020’ye yaklaşırken hâlâ cehaletle savaşıyoruz maalesef, bunu kabul edelim.

1984’ün sürekli gözlenme, gözetim altında tutulma halinden beslenen bir izleği var. Günümüzde iletişim araçları ve medyanın geldiği nokta itibariyle insanoğlu bu gözetleme ve dinlemeye gönüllü hâle geldi adeta. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

R.A: E onun için büyük gözaltı dedik ya! Dediklerinize baştan aşağı katılıyorum ama insan üzülüyor. Acaba Türkiye açıkhava cezaevi mi oldu? Sırf Mart ayında tutuklu gazeteci sayısı 700’den fazla. Türkiye bunu hak etmiyor. Uluslararası alanda hızla puan kaybediyoruz, dış politika açısından yalnızlık yaşıyoruz. Nasıl üstesinden geleceğiz bilmiyorum ama umudumuzu da yitirmeyeceğiz tabii ki.

T.B: Şunu eklemekte yarar var: Orwell’ın romanı olumsuzlukla biter, bir baş eğmeyle biter. Hikayenin baş kahramanı Winston Büyük Birader’e boyun eğer, “Ben Büyük Birader’i seviyorum ve ona yürekten bağlıyım,” der. Biz burada bunu olumlu bir sonuca evirmek istedik ve son çığlığımızda “Özgürlük iki kere iki dört eder diyebilmektir,” diyerek yüreğimizden özgürlük düşüncesini atamazlar diyoruz.

Siz uzun zamandır kültür vasıtasıyla mücadele eden isimlersiniz. Bir yandan da yeni yetişen, henüz yetişkinliğe adım atmamış gençler var. Onlara bir tavsiyede bulunmak ister misiniz?

R.A: Yok canım, bizim haddimiz değil. Bu oyunla ilgili ilginç bir saptamayı söylemek isterim yalnız, bu akşam 50. oyunumuzu oynayacağız ve bu oyun muazzam bir genç seyirci kazandı. Organizatörlerimizin gittiğimiz her yerde söylediği bu, geçen gün İzmir’de de aynı şey konuşuldu aramızda. “Salonun %60’ı genç kızlardan, genç delikanlılardan oluşuyor,” dediler. Bu bizi o kadar mutlu ediyor ki anlatamam. Benim kızım da aynı şeyi söyledi. Buna çok mutlu oluyoruz. Bizim haddimiz değil ama gençlere şunu söylemek isterim: Ülkelerini sevsinler, barışı da sevsinler. Ve hangi işi yaparlarsa yapsınlar yeter ki severek yapsınlar. Kendilerini eğitimden yoksun bırakmasınlar ve dünyayı takip etsinler. Genç arkadaşlarıma söyleyeceğim başka bir şey olamaz zaten.

T.B: Umut onlarda, geleceği onlar kuracak.

R.A: Siyasiler gençlerimizi ve kadınlarımızı kazanmakla yükümlüdür. Kadınlara ve gençlere yaslanmayan bir hareket başarılı olamaz, mümkün değil.

Kategori:Sanat

SON HABERLER

İran'dan yeni misilleme: İsrail'de sığınaklara gidin çağrısı yapıldı

İran, İsrail’e yeni füze saldırıları başlattı.

İsrail ordusu: İran'da yeraltı askeri üssünü vurduk

İsrail ordusu, İran’ın batısında Hürremabad’da karadan karaya balistik füzelerin depolandığı, fırlatma rampalarının bulunduğu yeraltı askeri üssünü vurduğunu ileri sürdü.

Fenerbahçe Beko'nun finaldeki rakibi Beşiktaş Fibabanka

Türkiye Basketbol Süper Ligi’nde Beşiktaş Fibabanka, Anadolu Efes’i 82-75 yenerek finalde Fenerbahçe Beko’nun rakibi oldu.

Erdoğan, Trump'la telefonda İsrail ve İran'ı konuştu

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump telefonda İsrail ve İran’ı görüştü.

Trump'tan İsrail-İran savaşını bitirmek isteyen Putin'e: Kendi savaşın sona ermeli

ABD Başkanı Donald Trump, doğum gününü kutlamak için arayan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le görüştü. Trump, İsrail-İran savaşını bitirmek için arabulucu olabileceğini söyleyen Putin’e kendi savaşını bitirmesini tavsiye etti.

Yılbaşı eğlencesi tadında: Bozcaada Caz Festivali
Yazar Dilara Gürcü: Sistem kadınların yol kat edememesi üzerine kurulu

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 783 gündür hapiste

YAZARLAR

Dere Sokak Üçlemesi, 'Körfez'le sona eriyor

Behzat Şahin

Yanlış 'tarafında' bu ısrar acep nedendir?

Mustafa Dağıstanlı

Mutluluk pazarlama

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Eşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi

Murat Sevinç

Bağıran lüks, suskun zarafet

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Halayda kiminlesin?

Ayhan Tinin

İlhan Şeşen'i üne kavuşturan aşkı: Bir adam, iki kadın ve 'ellerimde çiçekler'

Meşerret Şerbetçi

GÜNÜN 11’İ

Mustafa Mutlu: İnsaf organınız öldü mü?

Damla Doğan Tuncel: Yeni düzen hepimizi 'Bir gün tehlike olabilir' gerekçesiyle susturulabilecek birer hedefe dönüştürmesin…

Selin Nakıpoğlu: Bu ölüm bizleri oldukça etkiledi, dökülen gözyaşlarında 23 senedir maruz kaldığımız kötülüklerin de payı var

Osman Sert: İran'a saldıran İsrail olmasa tepkiler daha sessiz bile olabilirdi

Ayşe Yıldırım: AKP'lilerin Kılıçdaroğlu sevdasının adını net koyalım; Özgür Özel korkusu…

Onur Çanakçı: Sayın Şimşek gerçekten kötü gün 19 Mart mıydı?

Akif Beki: Asıl hedefin Türkiye olduğuna gerçekten inanıyorsanız ne yapacağınız belli

Yusuf Karadaş: İsrail ve ABD emperyalizminin derdi İran'ın nükleer programından ibaret değildir

Mehmet Ali Güller: Bölge ülkeleri tarihi bir tutum alma kararıyla karşı karşıya

Murat Ağırel: Ferdi Zeyrek kazadan iki gün önce bana belediyedeki yolsuzlukları anlattı

Recep Genel: 'Karın tokluğuna çalışıyoruz' bile diyemeyecek haldeyiz

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×