Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
İktidar kanadı olan biteni şaşkınlık, korku ve endişe ile izliyor. Bugüne kadar alıştığımız o saldırgan, dışlayan, hakaretler yağdıran üslupla parmak sallamaya devam ediyorlar. Fakat kötü film senaryoları eşliğinde sürdürdükleri kara propagandanın her seferinde sokakta tuzla buz olduğunu görüp afallıyorlar. Oysa daha düne kadar bu senaryolar sokakta karşılık buluyordu.
Türkiye vites büyüttü. Sanki ara sokaklarda 30 kilometre hızla giderken, birdenbire ana yola çıkıp gaza bastık. Yolun nereye gittiğini henüz göremiyoruz. Ancak, yolculuğun milyonlarca insana büyük bir keyif verdiğini, yol aldıkça herkesin kendine duyduğu güvenin arttığını görmemek mümkün değil. Yine de yolculuk hâlâ hepimizi korkutuyor. Her yeni virajda, her yeni kavşakta “İşte şimdi sert bir frenle durmak zorunda kalacağız. Tökezleyeceğiz. Bir adım daha attığımızda toparlanamayacağız” diye endişeye kapılanlarımızın sayısı hiç de az değil. Ancak bu korkularımız eski ve kötü tecrübelerimizden kaynaklanıyor.
İlerleyen günlerinde “Hayattan öğreneceğimiz daha çok şey varmış. Hiç bilmediğimiz, hiç görmediğimiz bir yolculuğa çıktık” diyeceğiz. Gördüklerimiz, yaşadıklarımıza eski tecrübelerimize hiç benzemiyor. Belki de kötü tecrübeleri, kılavuz edinmeyi bir kenara bırakıp kendimizi akıntıya bırakmalıyız. Bahar kapımıza dayandı. Hava değişti, rüzgar başka türlü esiyor. Sanki her şey değişiyor.