
BANU GÜVEN
@banuguven
Günlerdir merkezinde tanzim satış noktalarının bulunduğu, büyüdükçe büyüyen bir gerginlik var. Küçük satış noktalarının önünde uzayıp giden kuyruklar her türlü gerginliğe gebe. Gazeteci İrfan Değirmenci’nin maruz kaldığı şekilde darpa kadar gitmese de, mikrofon uzatılan her kuyrukta bir hır çıkıyor. “Nasıl, uygulamadan memnun musunuz?” sorusuna çoğunlukla sade bir “Evet” cevabı verilemiyor. Halk çok dolu, kısa cevaplar kesmiyor.
Yüksek sesle “Evet” diyenler, mealen “Helal olsun adama”, “Nasıl yaptı ama?” gibisinden devam ediyor ve konu güçlü Türkiye’yi çekemeyen, bu yüzden de batırmak isteyenlerin oyununu bozmaya geliyor. Adeta bir güç gösterisi var. “Ekonominin gidişatı kötü, halk zorluk çekiyor” diyenleri ezen bir tavırla konuşuluyor mikrofona. Ne var ki bu güç gösterisi bir gıda kuyruğunda yapılıyor. Kilosu 3,5 TL’den domates, 2 TL’den patates ve soğan almak için, kış vakti, kuyrukta.
Sırada olup gidişattan memnun olmayanlar ise kotalı gıda alımı için kuyruğa girmenin bir şeylere işaret ettiğini bilen ya da sezenler. Ucuza sebze satılıyorsa, onlar da faydalanacak tabii, ama meselenin sadece sebze meyveyi ucuza satarak çözülmeyeceğini biliyorlar. Muhtemelen bunu yaşayarak da tecrübe ediyorlar. Ama ağızlarını açtıklarında sırada önden arkadan gelen “O zaman ne işin var burada?” gibi çıkışlarla karşılaşabiliyorlar.
‘Vatandaş’ın tokadı
Böyle gergin bir kuyruğa gazeteci olarak yaklaşıp kameranızı çevirdiğinizde, eğer hükümetin gazetecisi olmadığınız da gün gibi ortadaysa darpla bile karşılaşabiliyorsunuz. Eleştirel ya da bağımsız gazeteciler ve akademisyenler, siyasetçisinden mafyasına gelen geçen herkesten tehdidin ve hakaretin bin türlüsünü işitirken, kuyruktaki ‘vatandaş’ neden geri kalsın ki? “Çakarım bir tane. Kırarım telefonunu. Tek başıma da kalmam zaten” diye düşünüyor herhalde. O kafadaki adamın böyle düşünmesi ve hareket etmesi için her türlü telkinde bulunuluyor çünkü.
Patlıcanla ters köşe
Tanzim satış noktalarıyla Türkiye’yi batırmak isteyenlere, yani muhalefete karşı bir zafer kazanıldığı sanrısı, kuyruğun kalabalığında dalga dalga yayılıyor sanki. Bu ‘gurur tablosu’nu kimsenin bozmasına müsaade edilmiyor. Kendilerine ilk kez iktidarda olma hissini yaşatmış 17 yıllık AKP yönetiminin, daha doğrusu Erdoğan’ın büyük bir zorluğu daha alt ettiğini ve kendilerini mağdur etmediğini, muhalefetin elinden seçim öncesinde çok kullanışlı olabilecek ekonomi malzemesini aldığını düşünüyorlar. O kuyrukta dururlarken, onlara “Yanıldınız ve şimdi bittiniz” demeye hazırlananları hayal kırıklığına uğrattıkları inancıyla, zaferlerini kutlamak istiyorlar. İş kadınların gerdanlarını mozaikleyen medyada, ‘patlıcanı eline vermek’ lafının havalarda uçuştuğu programlara kadar varabiliyor. “O patlıcan da onlara…” diye başlanan cümlenin sonu, son saniyede “…kaldı” diye geliyor. Seviye belirleme açısından kenara not edilmesi gereken bir örnek.
Bütün bunlar Erdoğan’ın “Bugüne kadar hiçbir meselede Türkiye’yi istedikleri gibi eğip bükemediler. Baktılar, kur, faiz, algıyla olmuyor, patlıcan, domates, biber üzerinden ülkemizi ters köşe yapmaya çalışıyorlar. Bu hamleyi boşa çıkardık mı?” sözleriyle uyum içinde. Cumhurbaşkanının “Gıdada terör estirenlere gereken dersi verdik, veriyoruz” sözleri boşa gitmiyor. ‘Terör’ lafı toplumun geniş bir kesiminde her zaman tutuyor. Kendini gerçek ‘vatandaş’, hükümeti eleştirenleri ise neredeyse ‘hain ve dış mihrak işbirlikçisi’ olarak olarak gören kalabalık için ‘terör’ lafı ‘büyü’ gibi bir şey.
Popülizmde yeni bir eşik
Tanzim satışlarıyla hükümet aslında çok sevdiği serbest piyasa düzenine de müdahale etmiş oluyor. Anlaşıldığı kadarıyla bunu gerçekçi maliyet hesaplarıyla da değil, sanki Venezuela’daymışız gibi, kendi kafasına göre alt sınırdan belirlediği fiyatlarla yapıyor. Bir nevi tavan fiyat dayatıyor. “Yeniden böyle fiyat artışı olursa, yine yaparım” diyerek de gözdağı veriyor.
Erdoğan, ”Fırsatçılara ikazımızı yaptık. Girdikleri yanlış yoldan dönmeleri, fiyatları makul kâr seviyelerine uygun yerlere çekmeleri çağrısında bulunduk” derken, ‘makul’ün hükümetçe belirleneceğine de işaret ediyor. “Ekonomik tetikçilere Osmanlı tokadını hep birlikte vuracağız” diyor. Cumhurbaşkanı popülizmde yeni bir eşiği geçerek benzerlerine parmak ısırtıyor.
Yine de merak ediyorum…
AKP seçmeni olup da, “Yahu neden böyle oldu pekiyi? Bir ara domates zaten bu fiyattan satılmıyor muydu? Fiyatlar neden yükselmişti? Pekiyi ben niye kuyruktayım?” diye düşünen olmuyor mu?
Son bir yılda 1 milyon yüz bin kişinin daha işsiz kaldığını duyan oldu mu? İşsizlik oranının yüzde 50’nin üzerinde yükselmesinin nedenini anlamak isteyen var mı?
İlaca gelen yüzde 26,4 oranında zammın ardında hangi terör örgütü var pekiyi?