Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Son yıllarda sendikaların gerçekleştirdiği tek kitlesel eylem, KESK’in geçtiğimiz 30 Kasım’da “Geçinemiyoruz, Yoksulluğa Karşı Mücadelede Birleşiyoruz!” sloganıyla yaptığı mitingdir. İşçi konfederasyonlarının bu süreçte dişe dokunur hiçbir eylemi ve etkinliği olmadığı gibi, toplumun hemen her kesiminin katıldığı 19 Mart sonrasındaki toplumsal hareketlilikte yer almamak için adeta özel bir çaba göstermektedirler. Öyle ki üniversiteliler, liseliler, çiftçiler ve onların desteğini arkasına alan CHP, hemen her gün siyasi iktidarın yasaklarını aşarken, her yıl 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nda olmak için ısrar eden -başta DİSK olmak üzere- işçi örgütleri, bu yıl Taksim’den bile vazgeçmişlerdir.
Türkiye’de müesses nizamı temsil eden, devlet partisi olarak bilinen CHP’nin dahi -kendinden beklenmeyecek ölçüde- toplumsal harekete dinamizm getirecek hamleler yaptığı bir dönemde toplumsal mücadelenin dinamosu olması gereken sendikaların biçareliği son derece hazindir!
İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’a giderken toplumsal mücadelenin en önünde olması gereken işçi sınıfı, sistemin aparatı haline dönüşen sendikalar yüzünden mücadelenin en gerisine düşmüştür. Dilerim, toplumun hiç beklenmeyen kesimlerinde bile ortaya çıkan mücadele dinamizmi işçi sınıfına da sirayet eder ve işçi sınıfı, mevcut sendikal yapıları da aşarak yeniden toplumsal mücadelelerin dinamosu haline gelir.