Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Dönemin başbakanı (şimdi Cumhurbaşkanı) R. Tayyip Erdoğan’ın, 27. Nisan 2011’de “en büyük hayalim” diyerek duyurduğu Kanal İstanbul projesi aradan geçen 14 yıla rağmen güncelliğini koruyor. 40 km uzunluğunda 150 metre genişliğinde, 25 metre derinliğinde yapılması planlanan Kanal İstanbul projesine gerekçe olarak İstanbul Boğazı’nın içinden geçen petrol tankerlerin yaratacağı tehlikelere karşı bir önlem amacı açıklanmıştı. Hiçbir mantıklı gerekçesi olmayan bu proje iktidarın en büyük rant projelerinden biriydi.
Kanal İstanbul projesi batı yakasındaki su rezerv ve kaynaklarını yok edecek bir proje olarak uygulanmaya başlandı. Son alınan bilgiler çerçevesinde Sazlıdere Baraj Havzası’na başlanmış olan 24 bin konutluk proje ile ilgili Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığından yapılan açıklamalarda, “Yapılan çalışmaların Kanal İstanbul projesi kapsamında olmadığı, TOKİ’nin Sazlıdere yakınlarında sosyal konut projesi inşa ettiği, bu inşaatların 250 bin sosyal konut kapsamında başlatıldığı” ifade edildi. Bu açıklamalara rağmen bölgedeki yapılaşma İstanbul’un batı yakasındaki su kaynaklarını yok edecek şekilde devam ederken, 21 milyonluk kentin yüzde 50 su kaynağını sağlayan Ömerli Havzası’nda da iki büyük proje buradaki su kaynakları için çok ciddi tehdit oluşturmakta.
Kanal İstanbul için projelenen alandaki yerleşimlere proje kapsamında 1.5 milyon (Uygulamalarda bu sayının 3 milyonu bulacağı tahmin edilmektedir) yeni yerleşimin olacağı, İstanbul’un yoğunluk ve trafik yükünün de çözümsüz olacağı da aşikar. Bölgenin 1. derece deprem bölgesi içinde olması ve bu projenin de zemini olumsuz etkileyip deprem riskini arttıracağı belirtilmektedir. Karadeniz ve Marmara’yı birbirine bağlayacak olan bu kanalın, Marmara Denizi’ndeki ekosistemde geri dönüşü mümkün olmayan tahribatlara da yol açacağı uzmanlarca raporlanıp açıklanmıştır. Proje kapsamında kuzey ormanları, meralar, tarım alanları, tüm hassas ekosistemler yok olacaktır. Proje maliyetinin 75 milyar doları aşacağı kanal, Türkiye’nin mevcut ekonomik yapısına bakıldığında asla altından kalkamayacağı bir projedir.