Şu haliyle bile, gazete yazıları ve dizi senaryolarına dayanan “makul şüpheli” bu gözaltı ve tutuklama, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde çok net mahkûm olacak nitelikte. AİHM, gözaltı süresi hiçbir koşulda 4 günü geçemez diyor. 4 günlük gözaltı süresi dolduktan ve zanlıların ifadeleri tamamlandıktan sonra hakim neden insanları salıvermek veya tutuklamak yerine “ben gidip düşüneceğim” dedi? Daha dün mesleğine başlamamış olan bu sulh ceza hakimi, zanlıların tutuklanmasını gerektirecek nedenlerin var olup olmadığını anlamak için sorguyu tamamlamaktan başka neye ihtiyaç duyabilirdi?
Daha sorulacak çok fazla soru var şüphesiz ama bütün bu soruların tamamı temel bir hukuk meselesinden kaynaklanıyor. Bu soruşturmada yakalama ve tutuklama kararını veren hâkim, hukuk devletinin olmazsa olmazı olan, “tabii hâkim” (doğal yargıç) kriterlerine uymuyor. Doğal yargıcın “yargılama konusu olaydan önce kurulmuş ve somut olay ile kuruluşu bakımından ilgisi olmayan” mahkemeler olarak tanımlandığını gözönüne alırsak, burada tam tersinin söz konusu olduğunu görürüz.