İstanbul Sözleşmesindeki ‘toplumsal cinsiyet’ sözünden rahatsız olanlar mevcut kadın reaksiyonunu kendi dayattıkları toplumsal cinsiyet kalıplarının yerleşmesinin önünde başlıca engel görüyor ve taciz, tecavüz ve şiddete gösterilen müsamaha ile boyun eğmiş, sinmiş ve köleleşmiş kadınlardan oluşan bir toplumun baş aktörü olarak erkekler de öfkeleriyle silahlandırılıyor.
‘Toplumsal cinsiyet’in bugünkü kuruluşu eşitsizliğin ve özgürlüğün teminatı hiçbir zaman olamamıştır. Olsa olsa geçmişten bugüne kadın mücadelesinin ve kazanımlarının düzeyini gösterir. Bu düzey pek de iç açıcı değildir. Hâlihazırdaki seviyenin bile fazla geldiği, kadının olabildiğince en geriye çekilmesini talep eden zihniyet tam da pandemi sonrası için ilan edilen Yeni Normal’i de, her siyasal dönüm noktasında yapıldığı gibi, kadınları biraz daha hizaya sokarak kurmak istiyor.