Yargıtayın Can Atalay hakkında hak ihlali kararı veren Anayasa Mahkemesi hakkında suç duyurusunda bulunan ve Meclise de Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesi için ‘talimat’ veren Yargıtay yargıçları kendi yetki sınırlarını aştı. Atalay’ın tutuklu değil hükümlü olduğu iddiasıyla yaptı bunu. Öte yandan Anayasa’nın 14. maddesine ilişkin müphemlik tartışması da başlatarak Anayasa Mahkemesinin kanun yorumunu boşa çıkarmaya da kalktı.
Anayasa Mahkemesini yargısal aktivizm yapmakla suçlayan Yargıtay aslında asıl aktivizmi kendisi yaptı. Bireylere AİHM’ye başvuru yolunu açan ‘İç hukuk yollarının tüketilmesi’ şartının adresi olarak da neredeyse kendisini işaret etti. Hukukçular bunu tartışıyor elbette. Ama mesele, siyaseten ne Can Atalay’la ilgili ne de 14. maddedeki boşluklarla ilgili. AYM daha önce hem Erdoğan’ın hem Bahçeli’nin hedefindeydi. AYM kararlarını tanımayan saygı da duymayan, kapatılsın diyen iktidar ortakları, yargılama sürecindeki siyasal aktivizmin patentinin kendilerinde bulunmasını istiyorlar. Kimin suçlanacağına, tutuklu ya da hükümlü olmasına siyasi inisiyatif önceliğinin önüne çıkacak her engel bertaraf edilmeli!