Doğum bildirimini beyanla sınırlayan gündemdeki yasanın böyle bir kaç-göç ikliminde doğumla sonuçlanan istismarı aklamaya, sağlıklı doğum koşullarının gereksizleştirilmesine, kadının kendi çocuğu üzerindeki velayet sürecinden dışlanmasına yol açabileceğini söyleyerek karşı çıkanlar yanılmıyor. Bunların hepsi bu ortamda mümkündür.
Ama asıl önemlisi kadının kendi hayatının seyircisi haline getirilmesidir. Meclisten geri çekilen önceki istismar tasarısının yerini alan bu düzenleme kadını hangi yaşta olursa olsun çeşitli biçimlerde istismara açık hale getiriyor. Bu sorun, yasanın sadece kadını istismarcısıyla evlenmeye zorlayan töreye bir kılıf olmasıyla ya da küçük yaşta evliliklere yol açmasıyla değil, aynı zamanda hangi yaşta olursa olsun kadının iradesini, nikah anında orada bulunmasını gerektirmeyerek de ipotek altına alıyor.
Medeni yasa kadınlar için bir tür eşitlik belgesidir. Evlilik anlaşmasından, miras dağılımına, boşanma sürecinden velayet ve vesayet kurallarına kadar günlük hayattaki birçok sorunun çözümünü içerir. Müftülere nikah yetkisi verilmesiyle öne çıkan bu tasarının gündeme getirilmesi medeni kanunun esasını değiştirmeyen basit bir ritüel sayılamaz bu yüzden.