Günümüz dünyasında iş yoğunluğu en fazla artan, eski bilgileriyle yeni sorunlara cevap veremeyen, bu nedenle işi zorlaşan, krize giren mesleklerin başında istihbarat geliyor. Gerçekten de bu, abartılı bir ‘hüküm’ değil. Özellikle de terör konusuna odaklanmış istihbaratçılar açısından.
Artan belirsizlikler, derinleşen politik, ideolojik, dini kavgalar, bunların hızla birey ve grup düzeyinde karşılık bulması, devletlerin çökmesi, sınırların kolaylıkla aşılması listenin bir kısmı. Yine insan hareketlerinin çığ gibi büyümesi, iletişim teknolojilerinin yaygınlaşması, ucuzlaması, sosyal medyanın hız kazanması da istihbaratçıların işini zorlaştıran hususlardan.
Öte yandan, ‘özgürlüklere düşkünlüklerin artması’ istihbarat örgütlerini zorluyor. Özel hayatın izlenmesi ve takibi konularında hukuki ve ahlaki sınırlamalar, tepkiler her geçen gün artıyor.
Dahası, istihbarat dünyasının ihtiyaç duyduğu nitelikli, iş yapabilecek, kendi başına karar alabilecek, zeki ve eğitimli insanlar kişisel özgürlüklerinden vazgeçmek istemiyorlar ve bu meslekten uzak duruyorlar. Yeni kuşak, geleneksel ‘disiplin, fedakârlık, sadakat, gizlilik ve hiyerarşi’ kavramlarından pek hoşlanmıyor.
Bu yüzden istihbarat örgütlerinde birbirine benzer, komplo teorilerine inanmış sadık eleman çok, ancak ‘kalifiye eleman’ sıkıntısı had safhada.
Elbette bu noktada ‘istihbaratın siyasallaşmasının da’ büyük rolü var.