Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Gençler gittikleri üniversitelerde düzgün, bilimsel eğitim alabilmek, gençliklerini özgürce yaşayabilmek, alacakları diplomaya güvenebilmek istiyor.
Kadınlar horlanmadan, erkek şiddetine uğramadan, ikinci sınıf vatandaş görülmeden, çalıştığında aynı işi yapan erkeğe göre daha düşük ücret almadan yaşayabilmek istiyor.
Hepsini “insanlık onuruna yaraşır bir yaşam” şemsiyesi altında toplayabileceğimiz bu istekler, aslında “talep” bile olmaması, hayatın olağan akışında herkesin sahip olabilmesi gereken şeyler. Ama içinde yaşadığımız düzen öyle alçak ki, bu insanca ihtiyaçların her birini bir lükse, ayrıcalığa dönüştürüp üzerine bir fiyat etiketi takıyor. Bu yüzden yoksul halk günden güne hayal kırıklığı ve öfke biriktiriyor; kendisi bağımsız bir taraf olamadığı için de bu öfkeyi nerede göstermesi mümkünse orada gösteriyor. Birkaç gündür süren olağanüstü boyuttaki eylemlerin açıklaması bu. İmamoğlu bir vesile, aslolan sıradan insanların hayal kırıklığı, mutsuzluğu ve öfkesi.
Ve bu mutsuzluk, hayal kırıklığı ve öfke de her biri kendi çıkarlarının ipini çekiştiren düzen aktörleri için yalnızca bir parametre. Hiçbiri halkın gerçek dertleriyle ilgilenmiyor, yalnızca o dertlerin yarattığı duyguları ve gerilimleri bakıp fırsat-tehdit analizi yapıyor.