Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Bu haftayı Ekrem İmamoğlu hakkında açılan yeni bir soruşturma, gözaltına alınan tutuklanan meslektaşlarımız, sokak röportajında “Allah belanı versin” dediği için tutuklanan asker emeklisi eşi kadın, evim yok dediği için Cumhurbaşkanından özür diletilen depremzede, birinin ayağına bastığı için devleti yıkmakla itham edilen oyuncu menajeri gibi gündem başlıklarıyla geçirdik.
Bu kaos halinden sadece saray memnun. Sokakta bir tane mutlu insan yok. Muhalif seçmen zaten bitap. AKP seçmeni de mutlu değil. Onlar da habire doldurulup doldurulup AKP seçmeni olmayanlara kızmakla, etraflarının hangi ülkenin kansız ajanlarıyla dolu olduğunu bulmaya çalışmakla meşgul.
Üç tarafı denizlerle çevrili Akdeniz kuşağındaki ülkede, sanki kış boyu çözülemeyen seri cinayetleri anlatan İskandinav nordic noir dizisi kahramanlarıymışız gibi iç sıkıntısı ile yaşıyoruz.
Haftanın son iş günü insanlara tahminimden çok daha fazla umut veren, insanların bayağı bayağı moralini yükselten bir şey oldu. 14 Mayıs travmasından sonra meğer milletin umuda ne kadar çok ihtiyacı varmış.
Ekrem İmamoğlu savcılıkta ifade verdikten sonra seçim otobüsünün üstüne çıktı. Hoş, söz konusu seçim otobüsünün Çağlayan Adliyesi önüne gelebilmesi için CHP’lilerin polisle maalesef meydan muharebesi yaşaması gerekti ama sonunda otobüs meydana geldi, polis barikatı kaldırdı, TOMAsını sembolik olarak otobüsün önünde tuttu. Milli içeceğimiz ayrandan daha milli bir şey varsa o da TOMAlarımız. Devletin vatandaşına bakış açısını ve aradaki mesafeyi çok güzel özetliyor. TOMA olmazsa olmuyor.