• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

'Ne pahasına olursa olsun kömür' diye diye nereye kadar?

12/05/2015 21:05

 

ÖNDER ALGEDİK*

13 Mayıs 2014’te yaşanan facianın ardından hazırlanan savcılık fezlekesinde Soma madeninin ‘ne pahasına olursa olsun’ işletildiği ifade ediliyordu. Bu ifade sadece Soma madeni için değil, Türkiye’nin kömür politikası için geçerli.


Türkiye’nin kömür madenciliği tarihi, kazalarla dolu. Madencilik tarihi, aslında 2004’ten sonra tekrar yazıldı ve bu tarih yeni türden kazaları öne çıkardı.

Yeni model yeni felaket

80’lerde kamuya ait maden sahaları, önce elektrik üretimi olan sahaların Elektrik Üretim A.Ş.’ye devredildi. Sonrasında da hizmet alımı, rödovans modelleri ve son termik santral özelleştirmeleriyle özel sektörün ağırlığı iyice arttı. Yeni geliştirilen modellerin hepsi yeni bir madencilik felaketini ortaya çıkardı.

2007’de ihale edilen Afşin-Elbistan B termik santraline kömür sağlayan Çöllolar sahasında, 2011’de dünya tarihinin sayılı maden kazalarından biri yaşandı. 6 ve 10 Şubat’ta iki ayrı kazada 11 kişi öldü; meydana gelen heyelan sonrası 70 milyon metreküp toprağın altında kalan sekiz işçi hala çıkartılabilmiş değil!

Soma kazası ise can kaybı açısından bir utanç rekoru oldu. 1992’de Kozlu maden kazasında 263 kişi yaşamını yitirmişken, rödovans garantili üretimin sonucunu 301 can kaybıyla Soma’da gördük.

Hizmet alımı modeliyle Çöllolar, rödovans garantisiyle Soma faciasını yaşadık. Özellikle 2005 yılından sonra geliştirilen bu modellerle devletin kömüre  sağladığı imtiyazlar bununla sınırlı kalmadı. Şimdi de devlet  rödovans yoluyla elektrik üretimi modelini hayata geçiriyor. Sonuçlarını ise yatırımlar tamamlandığında göreceğiz.

Peki ya doğa?

Türkiye kömürü çıkartmak pahasına her şeyden vazgeçmeye bugün geçmişten daha da istekli.

80’li yılların sonunda doğalgaz kentlerde hava kirliliğini azaltmak, enerji çeşitliliğini artırmak gerekçesiyle yaygınlaştırıldı. Böylece kömür ve petrolün tahtına doğalgaz da ortak olacaktı. Doğalgaz kasabalara kadar girerek kullanımı hızla genişlerken, kömür ise 2001’den sonra büyüme kervanına katıldı.

Sonuçta 1990’da birincil enerji kaynağı içinde kömür, petrol ve doğalgazın payı yüzde 81,5 iken, 2012’de bu oran yüzde 89,9’a çıktı. Bir de HES’lerdeki artışı hesaba katarsak, haklı olarak neyin payının azaldığını sormak gerekecektir.

Kır yaşamının alt üst edilmesiyle insanların yaşam biçimi ve enerji kullanımı değiştirildi. Alışkanlıklar ve yaşam biçimine yapılan müdahaleyle artık kır çevresinde odun kullanımı, hayvansal, bitkisel atıkların enerjide kullanımı azaltıldı. Yerine göre kömür yada doğalgaz kullanılır oldu. Böylece, son 10 yılda jeotermal, güneş ve rüzgarda hatırı sayılır artışa rağmen, bugün 1990’ların altında bir enerji fosil ya da HES dışı enerjilerden sağlanıyor.

Kısacası, doğada ve yakınımızda bulunun enerji kaynakları yok edilerek fosil yakıtların kullanımı geliştirildi. Bir başka deyişle, doğanın kaybetmesi pahasına fosil yakıt ve HES kaynaklı enerji üretimi büyütüldü.

Emisyonların amiral gemisi kömür

Kömür, Türkiye’nin iklim değişikliği politikalarında da belirleyici oldu. Atmosfere salınan her beş sera gazından ikisi kömür kaynaklı ve bunun da biri kömür santrallerine ait. Yani iklimi değiştiren sera gazlarının amiral gemisi kömür; geminin kaptanı da termik santraller. 1990-2012 arası Türkiye, atmosfere yüzde 133,4 daha fazla sera gazı emisyonu salarken, termik santrallerde artış yüzde 219 olarak gerçekleşti.

İşin kötüsü, Türkiye kömüre altın bir çağ yaşatmak, pazar haline getirmek için gözünü dünya kömürüne dikmiş durumda. 1990’a göre yerli üretim iki kat artarken, ithalat beş katına çıktı. Dahası, yoldaki yeni santraller hayata geçtikçe, resim daha da kötü hale gelecek.

Kömüre yer yok deme zamanı!

Bugün mesele artık kaç kömür santrali yapılacağı ya da kaç madene ruhsat verileceği değil. Sırf kömür ekonomiye kazandırılacak diye  daha fazla neyi kaybedeceğimizi düşünmemiz gerekiyor. Sadece 2014’te kaybettiklerimizi hatırlayalım.

2014’te kömür madenlerinde iş kazaları açısından rekor bir yıl oldu. Soma, Ermenek yanında, Karadon, Kilimli ve Şırnak’ta meydana gelen maden facialarda 383 insanı kaybettik.

Bunun yanında sıcaklık dengelerini yitirdik. 2014 yılı 2010 yılından sonra Türkiye’nin ölçülmüş en sıcak ikinci yılı oldu. 1970-2000 ortalamasına göre tam 2,1 santigrat daha sıcak bir yıl oldu.

Geçen yıl kuraklık, şiddetli yağışlar geçmişe göre daha sık ve şiddetli yaşandı. Sonucunda da,  Merkez Bankası raporlarına göre, gıda dışı enflasyonun iki katına yakın bir gıda enflasyonuyla bunu bir de cebimizden ödedik.

Bilimsel raporlar iklim değişikliğinin durdurulması için kömürün yüzde 80’ninden fazlasının toprakta kalması gerektiğini ortaya koyuyor. Türkiye ise kendi kömürünü pazarlamak için ülkeyi açık bir kömür pazarı haline getiriyor.

Hem geçmişte kaybettiğimiz canlara, hem de yaşayamaya başladığımız  iklim felaketleri sonucunda kaybedeceklerimize baktığımızda, kömüre yer yok deme zamanı değil mi?

NOT: Veriler Kömürü Finanse Etmek adlı rapordan alınmıştır. Rapora ulaşmak için: http://www.onderalgedik.com/komuru-finanse-etmek/

* İklim ve enerji danışmanı, aktivist

 

Kategori:Analiz

SON HABERLER

İsrail-İran gerilimiyle ilgili provokatif paylaşımlara soruşturma

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İsrail-İran gerilimiyle ilgili provokatif paylaşımlara resen soruşturma başlatıldığını duyurdu.

Axios: ABD, İran füzelerinin savunulmasında İsrail'e yardım etti

İran’ın füze saldırılarının püskürtülmesinde ABD’nin İsrail’e destek verdiği öne sürüldü.

Netanyahu, İran halkını rejime karşı ayaklanmaya çağırdı

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, “İran halkının özgürlükleri için zalim ve baskıcı rejime karşı ayağa kalkmasının zamanı gelmiştir” dedi.

Atom Enerjisi Ajansı: İran'daki Natanz nükleer tesisinde sızıntı var

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) İsrail’in hedef aldığı İran’ın Natanz nükleer tesisinde sızıntı olduğunu bildirdi.

İranlı yetkili: İntikamımız daha yeni başladı

Reuters’a konuşan üst düzey bir İranlı yetkili, “İntikamımız daha yeni başladı. Komutanlarımızı, bilim insanlarımızı ve halkımızı öldürmelerinin bedelini ağır ödeyecekler” dedi.

1 trilyon dolar harcandı, NATO gitti, Taliban duruyor
İngiltere'nin durumu AB'de işimize yarayabilir, tabii gerçekten hala niyetliysek…

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 782 gündür hapiste

YAZARLAR

Dere Sokak Üçlemesi, 'Körfez'le sona eriyor

Behzat Şahin

Yanlış 'tarafında' bu ısrar acep nedendir?

Mustafa Dağıstanlı

Mutluluk pazarlama

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Eşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi

Murat Sevinç

Bağıran lüks, suskun zarafet

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Halayda kiminlesin?

Ayhan Tinin

İlhan Şeşen'i üne kavuşturan aşkı: Bir adam, iki kadın ve 'ellerimde çiçekler'

Meşerret Şerbetçi

GÜNÜN 11’İ

Fehmi Koru: Sınırlarımızda yeni bir savaş çıkabilir…

Abbas Güçlü: Gençlerimiz mutsuz hem de çok mutsuz

Fikret Başkaya: Bireyler borçlu, aileler borçlu, belediyeler borçlu, şirketler borçlu, devletler borçlu…

Esfender Korkmaz: Türkiye yüksek teknoloji üretmezse, dış açıklardan kurtulamaz

Abdulkadir Selvi: Trump, İran'ı vurmak için vize isteyen Netanyahu'ya, 'Makul ol Bibi' demişti

Murat Muratoğlu: Mehmet Şimşek ne yapmaya çalışıyor gerçekten?

Mustafa Mutlu: İsrail'in arkasında ABD var

Zülal Kalkandelen: VELA, Mersin Limanı'ndan kolayca ayrıldı

Yalçın Karatepe: Raflarda ithalat, tarlada iflas, hanede açlık varken neyin büyümesi bu?

Çiğdem Toker: Milletin canı burnundayken Şimşek'in 'program çalışıyor' ezberi ziyadesiyle sıktı

Zeynep Aktaş: Son bilançolara göre Koç Holding'in esas faaliyet kârı yıllıklandırılmış verilerle yüzde 79 azaldı

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×