İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen İstanbul Film Festivali’nin 37’ncisi bugün gerçekleştirilecek açılış töreniyle başladı.
Festival, film gösterimlerinin yanı sıra usta sinemacıların katılacağı, ücretsiz olarak gerçekleştirilecek söyleşiler, festival sohbetleri ve özel etkinlikleriyle 12 gün boyunca sinema heyecanını yaşatacak.
Açılış töreninde oyuncu Perihan Savaş, yazar ve senarist Osman Şahin, yönetmen Aram Gülyüz ve yapımcı Arif Keskiner festivalin ‘Sinema Onur Ödülleri’ni alacak. Festivalin en eski sinemalarından Atlas Sineması’nın 22 yıldır müdürlüğünü sürdüren Cevdet Pişkin’e ise ‘Sinema Emek Ödülü’ verildi.
Açılış töreninin ardından festival, Andrew Haigh’in yönettiği ve Charlie Plummer’a Venedik’te ‘En İyi Genç Oyuncu’ ödülü getiren Lean on Pete filmiyle başladı. Lean On Pete’in oyuncularından Travis Fimmel da festivalin konuğu olurken, ‘Vikings’ dizisinde ‘Kral Ragnar’ rolüyle tanınan ünlü oyuncu Travis Fimmel, açılış filmi ‘Lean On Pete’i sunmak üzere törene katıldı.
Açılış filmi ‘Lean On Pete’ eşzamanlı olarak 6 Nisan Cuma akşamı 21.30’da Beyoğlu’nda Atlas Sineması ile Kadıköy’de Rexx Sineması’nda da gösterildi. Travis Fimmel aynı akşam Atlas Sineması’ndaki 21.30 gösteriminin sonrasında izleyicilerin sorularını yanıtladı.
210 filmin yer aldığı festivalden bir seçkiyi sizin için derledik…
Hâkim Hanım
Belçika ve Fransa’da 20 yıl aralıksız yayınlanan kült belgesel programı Strip-Tease’in yaratıcıları Yves Hinant ve Jean Libon yönetmen koltuğunda oturuyor. Film, Brükselli Yargıç Anne Gruwez’i davadan davaya bakarken gözlemleyen, bir yandan da Belçika yargı sisteminin trajikomik bir portresini çizen belgesel, güçlü kara mizahıyla kurmacaya göz kırpan, sansürsüz diliyle politik olarak yanlış Hâkim Hanım, dünya prömiyerini San Sebastian Film Festivali’nde gerçekleştirdi.
Radiogram
1971 yılında komünist rejim altındaki Bulgaristan’da dini ifadeler ve batı kaynaklı müzik ulusal tehdit kabul edilmektedir. Yaşanmış bir hikâyeden esinlenen film işte bu dönemde, rock’n’roll delisi küçük oğluna yeni bir radyo almak için 100 kilometre yürüyerek en yakın şehre giden bir babanın hikayesi anlatılıyor. Radiogram “Müzik özgürlüktür” ifadesine yeni bir anlam katan, Bulgaristan’ın tam merkezinde, gerçek hikayelere dayanan bir film.
Bir Mahalle Hikayesi
Uluslararası yarışmanın en şaşırtıcı filmlerinden olan, çingene müziği üzerine araştırma yapan bir adamı anlatan film, birçok yönüyle tabuları yıkan, sınırları aşan, alışılmadık bir aşk hikâyesini anlatıyor. İki çok farklı sınıftan olan adam için yaşam koşulları hem ekonomik hem de toplumsal açıdan zorlayıcıdır ama Roman gettosu Ferentari içinde huzura kaçış yolları hep kapalıdır. Radu Jude’nin Yaralı Kalpler filminde rol alan Sırbistan doğumlu Bosnalı yönetmen Ivana Mladenovinc’in ilk uzun metrajlı kurmaca filminin oyuncusu ve senaristi Adrian Schiop da festivalde olacak.
Çeneni Kapa ve Piyano Çal
Dünya prömiyerini Şubat ayında Berlin Film Festivali’nde yapan film, indie müzik dünyasının en şahsına münhasır piyanistlerinden biri olan Chilly Gonzales’in müzikal yolculuğunun izlerini sürüyor. Grammy ödüllü besteci, piyano virtüözü Chilly Gonzales, rap, elektro ve solo piyano ile klasik pop arasında dur durak bilmeyen bir sanatçı. Gonzales’in dünyası sahnesi ve özel hayatının kesişme noktalarını gözler önüne seren film, festivalin Musikişinas bölümünde izleyicilerle buluşacak.
Görgü Kuralları
Brezilya, müzikal, lezbiyen, kurt adam filmi olan Görgü Kuralları filminin içinde her şeyden biraz var. Locarno’da gösterildiğinde çok beğenilen film, gerilim filmleriyle dikkat çeken ikiliden geliyor. Juliana Rojas ve Marco Dutra’dan fantastik ile sosyal gerilimi bir arada kullanan çağdaş bir müzikal masal.
Aydede
Küçük yaşta babasını kaybetmiş olan Bekir’in annesi Rabia ile dedesi İlyas, birlikte kasabanın tuhafiye dükkanını işletmektedir. Dede İlyas vefat edince küçük Bekir’e dedesinin Ay’a gidip Aydede olduğu söylenir ve Bekir Ay’a gitmeyi hayal eder. Rabia’nın yaşadığı aşk ise hayatını zorlaştıracaktır.
Safha 4
Filmin yönetmeni Saul Bass’ın ‘The Solar Film’ ile en iyi kısa film Oscar adaylığı, 1978 yılındaki ‘Notes on the Popular Arts’ filmiyle en iyi kısa film Oscar adaylığı, 1968 yapımı ‘Why Man Creates’ filmiyle ise en iyi belgesel ödülü bulunuyor. Unutulmaz açılış jeneriklerine, afiş çalışmalarına imza atmış yönetmen olan Bass, kısa filmiyle Oscar kazandıktan hemen sonra uzun metrajını çekmek istedi. Karıncalar üzerinden zeki ve stilize bir bilimkurgu yapmak isterken, film klişe bir gişe canavarına çevrilmek isteniyordu. Bass’in kurgusu onay almadan değiştirildi, montaj sekansından oluşan final kesildi ve film gişede başarısız olunca da vizyondan kalktı. Neredeyse 40 yıl sonra, kayıp finalin 35mm makarası bulununca restore edilen film, nihayet hak ettiği kıymeti hızla geri kazandı. Bass’in çektiği tek film olan Safha 4, benzersiz düşsel atmosferiyle perdede görülmesi gereken bir şölen.
Liquid Sky
1982 ABD yapımı fantastik, bilimkurgu filmi olan Liquid Sky’ın yönetmen koltuğunda Slava Tsukerman oturuyor. Küçük bir uçan daire içinde görünmeyen uzaylılar eroin için Dünya’ya geliyor. Bir uyuşturucu satıcısı ve bir kadın, biseksüel sevgilisi, bir mankenin yaşadığı New York dairesinin tepesine iniyor. Giderek artan ve tuhaf gelen görüntüler; sokaktaki, binadaki yalnız bir kadın, uzaylıları takip eden Alman bir bilim adamı ve eşit derecede uyuşturucu bağımlısı bir erkek modeli tarafından gözlemlenmektedir. Filmin hikâyesi oldukça ilginç olmakla birlikte müzikleri de oldukça dikkat ve ilgi çekici.
Mutlu Prens
İngiliz oyuncu Rupert Everett kameranın arkasına geçti ve şahsi kahramanlarından Oscar Wilde’i canlandırdığı Mutlu Prens’i çekti. Berlin Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan film, efsanevi İngiliz yazar Wilde’i, eşcinsel olduğu için ahlaksızlık suçuyla atıldığı hapisten çıkışından sonraki son yıllarında izliyor.
Kuyu
Metin Erksan’ın bir gazete haberinden yola çıkarak kaleme aldığı senaryosu, kadına şiddeti diyologa değil, yönetmene özgü bakışın oluşturduğu görüntünün hiyerarşisine dayanarak işler. Türkiye sinema tarihinde oldukça önemli bir yere sahip olan Metin Erksan’ın kendine özgü görüntü ve anlatım estetiğini pekiştirdiği filmi Kuyu, evlenmeye ikna edilemediği için yabanıl bir adam tarafından defalarca dağa kaldırılan bir kadının mücadelesini anlatıyor. Sanatçı Ali Mahmut Demirel’in 16 Mart tarihinde başlayan ve İstanbul Film Festivali boyunca da Arter’de devam edecek olan “Ada” başlıklı sergisinde sanatçı üç videosunu oluştururken esin kaynağı olarak Stalker, The Last of England ve Kuyu filmlerini esas almış. Filmler, festivalde Mimari Ütopyalar- Sinematik Distopyalar bölümünde yer alacak.
Taş Devri Firarda
Altyazılı seyretmek için ilk ve son şansınız olan film, Vodafone Red Galaları’nda. Oscar’lı canlandırma ustası Nick Park’ın filmi Taş Devri’nde geçen, çok eğlenceli, çok hareketli bir stop-motion bir film. Ses kadrosunda birbirinden ünlü isimlerin yer aldığı filmde, mağara adamı Dug, bronz aletlerle köy topraklarını kazıp maden çıkarmak isteyen istilacıların kabilesini korumaya çalışıyor. Hem tüm ailenin birlikte izleyebileceği çok şenlikli bir film hem de futbolun tarih öncesinde doğuşunu anlatan bu animasyon filmini kaçırmayın.
Gri Değil, Siyah: Ankara Rocks!
Yönetmen, yapımcı ve senarist Ufuk Önen’in bir müzik ve şehir hikâyesini anlattığı film, 70’ler, 80’ler ve 90’larda Ankara’daki rock ve metal müzik sahnesini konserlere, stüdyolara, sokaklara keşfe dalarak anlatıyor. Festivalde Musikişinas bölümünde bulunan, Ankara’nın heyecan verici yeraltı müzik camiasını sunan belgesel, Ankara alt kültürünü inceliyor. 12 Nisan Perşembe günü Demir Demirkan, Kalben, Son Feci Bisiklet, Özge Fışkın’ın gibi isimlerin bulunduğu Ankaralı sanatçılar 20.30’da Salon İKSV’de konser verecek.
The Rider
Kafasına aldığı ağır darbeyle yeniden at binmesi olanaksız olan genç, amaçsızlık içinde kim olduğuna, ne yapmak istediğine dair cevapsız sorularla savaşır. Festivalde Uluslararası yarışmalar bölümünde olan filmin oyuncuları amatör olmasına karşın Ağabeylerimin Bana Öğrettiği Şarkılar filmiyle adından söz ettiğimiz yönetmen Chloe Zhao’nun inanılmaz iyi yönettiği film.