Fransa Cumhurbaşkanı, yatıştırıcı, kucaklayıcı ve güven verici bir konuşma yaptı.
Görüldüğü gibi, özgürlükler güvenliğe feda edilmiyor. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri polis gazıyla engellenmiyor. Hemen bir “iç düşman” belirleyip, yandaşlar organize edilerek, ülkede kutuplaşma yaratılmıyor.
Tayyip Erdoğan, başkanlık sistemine özeniyor; “Hiç değilse Fransa’daki gibi yarı başkanlık sistemi uygulansın” diyor.
Niçin olmasın? Ama önce Erdoğan demokrat, hukukun üstünlüğüne saygılı, herkesi kucaklayan bir lider nasıl olur, onu öğrenmeli.
Fransa’daki gelişmeleri televizyondan izlerken, bizim siyasetimizdeki yetersizlikleri ve zaafları çok daha yakından görüp fark etme imkânını buldum. Ve ne yalan söyleyeyim, derin bir yeise kapıldım.
Müslümanlar’ın birçok ülkede, sayısız mağduriyet yaşadığı inkâr edilemez bir gerçek.
Ama her olayı, daha somut bir şekilde ifade edeyim, her cinayeti, bu mağduriyetlerle izah etmek ve “provokasyon” iddiasıyla nitelemek doğru değil.
Müslüman her fert, mağduriyetten öfke, zulüm ve katliam devşirmek yerine barış, hoşgörü, diyalog sonucunu çıkarabilseydi, İslâm’a çok daha hayırlı hizmetler yapmış olurdu.
Hep aynı senaryoyu yazmayı bırakın!!! “Provokasyon” mazeretine sığınmayın. Lütfen biraz özeleştiri.