Bir zamanlar AK Parti’ye büyük destek verirken zamanla muhalif çizgiye geçen ve bugün ise adeta düşmanlık noktasına gelip nerdeyse darbe olmasını savunan malum isimlerin bu dönüşümünü onların liberal kimliklerine bağlamak AK Parti’yi destekleyen medya çevrelerinin çok hoşuna gidiyor. Sanki bu değişimin sebebi onların liberal olmaları gibi sunuluyor.
Bu aslında bilinç altında liberallere ve liberalizme karşı beslenen önyargıların bir dışa vurumu. Halbuki hiç kimse mesela Gülen cemaatine bağlı ya da bağımsız kimi muhafazakar kalemlerin dönüşümünü onların dindar kimliğine bağlamıyor. Aksine, cemaatin kalemleri ve cemaatin dışındaki bazı İslamcı ve muhafazakar kalemler azılı birer Erdoğan düşmanı haline geldikten sonra onların esasen muhafazakar olmadıkları tezi işleniyor. Halbuki konu liberallere gelince durum tam tersi. Onlar üzerinden liberalizme vurmak ve liberal kelimesini adeta bir küfür gibi kullanmak bir moda adeta.
Oysa zaten bu ülkede medyada yer bulan gerçek liberal demokrat aydınların sayısı çok çok az. Benim aklıma ilk gelen entelektüel kareas Atilla Yayla, Gülay Göktürk, Ali Bayramoğlu ve Etyen Mahçupyan. Bu, gerçek anlamda özgürlükçü, demokrat ve entelektüel isimler AK Parti’nin önce asker sonra cemaat tarafından anti-demokratik yollarla alaşağı edilmesi projesine cepheden karşı çıktılar ve o süreçlerde çoğu muhafazakardan daha etkili oldular. Öte yandan AK Parti’yi yeri geldi mi sert eleştirmekten çekinmeyen isimler bunlar.
‘Liberal’ kelimesinin bu kadar kolaylıkla harcanmasına, malum isimleri eleştirelim derken liberalizme küfredilmesine ve gerçek liberallere haksızlık edilmesine artık ‘dur’ demek lazım.