GÜLBEN ÇAPAN
gulbencapan@diken.com.tr
@istanbulartsnob
Türkiye çağdaş sanatı geçtiğimiz yıllarda birçok sanat galerisini feda etti. Rampa, İlayda, Gaia, NON, The Empire Project, Mana gibi birçok galeri mekanı maalesef kapandı. Bu galerilere bağlı onlarca sanatçı da elbette kendi başının çaresine bakmak durumunda kaldı.
Geçtiğimiz günlerde önce Instagram’da rastladığım daha sonra da nazik davetleri üzerine tanışma fırsatı bulduğum yepyeni bir galeri var. İsmi Labirent Sanat. Mülk sahibi sanatsever işadamı Öner Kocabeyoğlu; yani bina Papko’ya ait. Öner beyin mülk sahibi olması da tamamen tesadüf olmuş, güzel bir tesadüf.
Labirent’in kurucusu daha önceden birçok sanat mekanından aşina olduğumuz bir isim: Hande Özdilim. Ufuk Ülker ile beraber yürütüyorlar daha yeni açılan galerilerini.
Yüksek tavanlı birçok odacıktan meydana gelen bu mekanın, isminin Labirent olması da cuk oturmuş sanki. İlk sergide, küratörlüğünü Hande Özdilim’in gerçekleştridği bir grup sergisi gösteriliyor. Barış Cihanoğlu, Beyza Boynudelik, Burçin Erdi ve Özge Enginöz’ün işleri her bir odacığa ayrılmış. Sergi pentür üzerine, son zamanlarda özlemeye başladığımız pentür sergilerinden biri hatta diyebilirim.
Fakat burada daha önemli bir konu var, bunca galerinin kapandığı ve yerine yeni galerilerin de açılmadığı, piyasanın çok durgun olduğu, galerilerin ve sanatçıların ancak kiralarını ve masraflarını çıkarttığı, döviz kurunun bir ‘rollercoaster’a özendiği ve ilk vazgeçilenin sanat olduğu bir ortamda, hangi cesaretle bir sanat galerisi açtınız diye sormak istedim. Acaba sponsorları kimler, kimler tarafından desteklenerek açıldı Labirent?
Hande Özdilim cevaplıyor: “Öncelikle sanata olan tutkum, önceki iş deneyimlerim, alan içinden kişilerin tecrübe aktarımları ve destekleri, bugüne kadar kurmuş olduğum ilişki ağı, cesaret duygumu güçlendiren bileşenler. Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat Yönetimi Bölümü’nde lisansıma devam ederken ve mezun olduktan sonra kar amaçlı ve kar amacı olmayan sanat kurumlarında farklı pozisyonlarda iş tecrübelerim oldu. Yaklaşık beş yıldır bir kuruma bağlı olmaksızın kişilere ve kurumlara sanat danışmanlığı desteği veriyorum. Labirent Sanat’ın kuruluşunu hazırlayan da aslında bu süreçlerde edinilen deneyimler ve kurulan ilişkiler. Yaklaşık iki yıl önce ise Labirent Sanat’ın fikri temeli atılmış oldu. Nisan ayında KOSGEB’in (Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı) ILO, İsveç Bankası ve Kadıköy belediyesinin desteğiyle açmış olduğu kadın girişimcilik eğitimlerine katıldım, eş zamanda çeşitli kadın platformlarına üye kadın girişimcilerden koçluk ve mentorluk eğitimi aldım. Bu eğitimlerin bana hem kuracağım işin idari ve ‘muhasebese’ konularda desteği hem de network anlamında çok büyük katkısı oldu.”
“Yani sponsorunuz yok mu” diye sorduğumda, “Hayır yok” diye cevap alıyorum: “Biz burada sanatın kişiler ve kurumlar üzerinden şekillendirildiği hiyerarşik iktidara karşı eleştirel bir mesafe alan, bağımsız bir oluşumuz. Bugün artık deşifre olmuş ve hemen herkesin yüzleşmeye, değiştirmeye gönüllü olduğu bu tıkanık sisteme ait yapısal sorunların ayıklanıp, ortak bir konsensüs içinde çözülebileceği umudunu taşıyoruz.”
KOSGEB ile açılan ilk sanat galerisi Labirent, 22 Kasım’da Barış Cihanoğlu’nun solo sergisini gösteriyor olacak. Barış Cihanoğlu da kapanan galerilerden İlayda’nın bir sanatçısıydı. Bugün ise KOSGEB desteğiyle açılan çok sessiz ve sakin, sanata ve sanatçıya öncelik tanıyan yeni bir oluşumun bir parçası olarak karşımıza çıkıyor.
Demek ki her zaman koca koca holdinglerden koca koca sıfırlı meblağlara ihtiyaç duymaksızın mütevazi mekanlarda da sanat yaşatılabiliyormuş. Tebrikler Labirent.