Olağanüstü hal uygulamalarının 3 yıl daha uzatılması kararı gösterdi ki ekonomik ortamın, dolayısıyla da demokratik ortamın iyileştirilmesi gibi bir hedef bulunmuyor. İktidarın sistem üzerinde zaten sınırsız seviyede olan müdahale yetkisinin bir kez daha kanuni altyapıyla güçlendirilmesi geleceğe dair güçlü bir işarettir. Neyin işareti olduğu da bellidir. Daha fazla müdahale, daha çok hukuk ihlali ve içeriye/dışarıya devletin eaalinin ne kadar ağır olduğunu bir kez daha hatırlatmak.
Özetle ortada, bir ayağı daha çok beka tehlikesi çağıran, daha çok dış güçler korkusu üreten ve buna bağlı olarak vatan elden gidiyor temalarını içeren; öteki ayağı da Kılıçdaroğlu’nun adaylığını bekleyen bir strateji vardır. Siyasi eğilimin seyri ise eğer Kılıçdaroğlu aday olmazsa bu stratejinin birinci ayağının da anlamını yitireceğidir. Bu politik söylem sadece Kılıçdaroğlu’nun aday olması durumunda çalışır. Faydası olur mu, Erdoğan’a seçimi kazandırır mı bilinmez ama çalışır. Bir anlamda iktidar, elini açık ederek Kılıçdaroğlu’na son dakika hamlesi fırsatı sunmaktadır. CHP lideri aday olmaz ve muhalefet başka bir isim belirlerse, iktidarın stratejisi çöker. Yani, bu politik dil, şimdi adı geçen başka isimlere veya sonradan oraya çıkabilecek herhangi bir adaya karşı işe yaramaz.
Hatırlatalım… Yerel seçimde tıpatıp aynı dil vardı ve yaramadı.