Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Fatura, krizin sorumlusu olmayan dar gelirlilere, ücretlilere ve orta sınıfa yüklendi ama hiç olmazsa ortada iyi kötü bir hedef vardı. Acı ilaç içilecekti ve mecburen herkes içti. İki yıldır ağır dozda verilen acı ilacın, 19 Mart sabahı boşa içildiği anlaşıldı. Hava değişti ve iklim bozuldu. İki haftada 50 milyar dolara yakın rezerv döviz kurunu tutabilmek için harcandı, yabancılar apar topar kaçmaya başladı.
Ekonomi yönetiminin en önemli sermayesi olan güven ve öngörülebilirlik dağılıp gitti. Dış borç faiz maliyetini belirleyen CDS primi arttı. İniş trendine giren faiz 350 puanla yeniden yükselişe geçti. Bununla da kalmadı… Zaten hassa olan tablo, içeride ve dışarıda o kadar bozuldu ki Türkiye’ye satılması planlanan Eurofighter Typhoon savaş uçağı anlaşmasının İmamoğlu operasyonu yüzünden veto edildiği haberleri gelmeye başladı.
Şimdi soruyu şöyle soralım… Türkiye’nin en önemli meselesi krizi atlatmak ve enflasyonu düşürmek mi, İmamoğlu’nu ne pahasın olursa olsun siyasetin dışına atmak mı? Meselemiz, ülkenin ortak problemini çözmek mi, yoksa İstanbul belediye başkanının adını cumhurbaşkanlığı seçimi pusulasına yazdırmamak mı? Bu ağır maliyetin bir izahı olmalı… Mantıklı bir izahı.
Mustafa Karaalioğlu’nun yazısı