Marmara’daki müsilaj Saros Körfezi’ndeki deniz çayırlarını tehdit ediyor.

Son gözlemler Marmara Denizi’nde yüzeyden 20’yle 30 metre arasında yaygın müsilaj bulunduğunu ortaya koyuyor.
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doçent Cem Dalyan, müsilajın Ege Denizi’nin kuzeyindeki Saros Körfezi’ndeki deniz çayırlarını tehdit ettiğini söyledi.
Saros’ta dalış yapan Dalyan, körfezin neredeyse tamamının müsilajla kaplı olduğunu belirtti.

Dalyan’ın aktardıklarına göre müsilaj bölgeye akıntı yönünde geliyor.
Karadeniz’den gelen su, İstanbul Boğazı’nın yüzeyinden Marmara’ya giriyor ve Çanakkale Boğazı’ndan çıkıyor. Suyun bir kısmı Edremit Körfezi’ne doğru, bir kısmıysa Gökçeada’nın güneyini dolanıp Saros’a giriyor.
Körfezde 4-5 metrelerde müsilajın rengi koyulaşarak dibe çökmüş durumda. Müsilaj 25-30 metrelere kadar devam ediyor. Bölgedeki deniz çayırlarının neredeyse tamamı müsilajla kaplı.

2021’deki müsilaj olayında, mayısta müsilajın nispeten azaldığını ancak haziranda yeniden yoğunlaştığını hatırlatan Dalyan şunları söyledi:
“Aynı senaryoda devam edecek olursa, müsilajın haziran itibarıyla tekrar bölgeyi vuracağını, eylüle kadar devam edip büyük zarar vereceğini söyleyebiliriz. Umarım aynı senaryo tekrarlanmaz. Öngörümüz, eylüle kadar bu sorunun devam edeceği yönünde.”
“İbrice, Erikli, Yayla, Mecidiye tarafında durum ciddi”
Bölgenin bugünkü haliyle 2021’deki müsilaj dönemini kıyaslayan Dalyan, şöyle devam etti:
“Müsilaj, 2021’de Saros’un güneydoğu tarafından giren akıntıyla birlikte Kömür Limanı, Güneyli’ye kadar çıkmıştı. Kuzey ve kuzeybatı kısmını vurmamıştı ve çok daha rahat atlatmıştı o kıyılar. Şimdi İbrice, Erikli, Yayla, Mecidiye tarafını da vurdu ve maalesef orada da durum ciddi.
Körfezin güneyinde 2021’de yaptığımız bir çalışmada, 5-27 metre arasında neredeyse her şey ölmüştü. Akıntıya kapalı yerlerde canlılık devam ediyordu. Müsilaj, bunun haricindeki her şeyi öldürmüştü.”
‘Fotosentez yapmasını engelliyor
“Yoğun salgı, deniz çayırı yapraklarının yüzeyini kaplayarak ışığı ve yaprağın fotosentez yapmasını engelliyor. Yaprakta yanık lekeleri gibi kahverengi lekeler oluşmaya başlıyor, zamanla o bütün yaprağı kaplıyor, o yaprağın yok olmasına sebep oluyor ve bitkinin bütün yaprakları yok olduğunda da artık bitki yok oluyor.
Su kolonunda fazladan bulunarak, güneş ışınlarının aşağıya nüfuz etmesini engelleyip fotosentezi negatif etkiliyor. Aynı şey aslında mercanlar için de geçerli. Mercanların üzerini kaplayıp onların beslenmesine engel oluyor.”
Deniz çayırlarının oksijen üretimi, karbon tutumu, suyun berraklığını sağlama ve deniz canlılarına yaşam alanı sunma gibi hayati işlevleri var.
Bu çayırların yok olduğu bölgelerde su kalitesinin hızla düşüyor ve biyoçeşitlilik ciddi ölçüde azalıyor.