Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Mevcut iktidar blokunun varlığını tahkim etme hamlelerindeki tırmanış devam ediyor. Bu tırmanışın pik yaptığı nokta 19 Mart’tı. Gelişen halk öfkesi karşısında İBB’ye kayyım atayamayınca işlemez hale getirerek fiilen kayyım atama yoluna giden iktidar, son olarak basit bir aparatı haline getirdiği yargıya İSKİ genel müdürü ve yardımcısının da aralarında bulunduğu 53 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarttırdı. Saldırının esası elbette ki CHP gibi devletin-sistemin bekasını her şey olarak gören burjuva muhalefet gücüne bile tahammül etmemek, onu dağıtıp çözmek. Ancak her saldırının stratejik amacı kendi içinde başka amaçlar da taşıyarak hayata geçiriliyor. Bir matruşka gibi işletiliyor süreç. Bu saldırının altından da pek çok başka amaçlar ve saldırılar çıkacak belli ki. Nitekim ilkini izliyoruz. Kanal İstanbul denilen ve Erdoğan’ın “En büyük hayalim” diye diye yıllardır yanıp tutuştuğu projeye yönelik engellerin temizlenmesi çıktı.
Deprem de halkın canı da umurlarında değil. Nitekim 6 Şubat depremlerinde de açıkça gördük bunu. Son İstanbul depreminde manzara farklı mıydı? Değildi! Panikle sokağa çıkan halk AVM’ler, gökdelenler, rezidanslarla bir beton yığınına dönüştürülen kentte sığınacağı boş bir alan bulamadı. Eli kulağında olduğu yıllardır dile getirilen büyük deprem riski altında kent yağması ve talanı daha tatlı geldiği için neredeyse tüm deprem sığınma alanları işgal edilmişti. İnsanlar birer mezara dönüşme riskleri açık olan daracık sokaklarda kalabalık şekilde beklediler, yürek çarpıntılarıyla. Bu arada birer soyguncu olduklarını defalarca kanıtlamış GSM operatörleri hizmet dışı kaldı, devletin ilk açıklamaları “Resmi açıklamalar dışındaki açıklamalara itibar etmeyin” şeklinde aba altından sopa göstermek biçiminde oldu.
Tüm bu yaşananlar yetmedi. İstanbul gibi bir kentin en önemli altyapı kurumlarından olan İSKİ’ye operasyonun düğmesine basıldı. Depremin bundan sonraya ilişkin neyin habercisi olduğuna dair sağlıklı bir tartışma bile yapılmamışken bu megakentin en önemli kurumlarından birinin müdürü de dahil onlarca görevlisi siyasi saikler ve Kanal İstanbul rant ve talan projesi uğruna gözaltına alınıverdi.