Erdoğan son birkaç yılda yaşanan bazı siyasi gelişmeleri, ülkenin işgal ve iç savaştan bağımsızlığını alarak kurtarılma savaşıyla eşdeğer görüyor.
Ancak Erdoğan ne kadar sert konuşsa, esip gürlese de ne ABD, ne de AB ile ilişkileri koparak taraf olmak istemiyor; o kadarına göze alma aşamasına geldiğini düşünmüyor.
Erdoğan, bu tabloyu Türkiye’nin artık “şahsiyetli dış politika” izlemesi olarak tanımlıyor.
Erdoğan’ın son dönemdeki dış politika çıkışları ise, iç politikada ihtiyacı olan zaman ve manevra alanını kazandırma boyutunu da içeriyor sanki.
Batıya sürekli kafa tutan lider görüntüsünün, milliyetçi, muhafazakâr ve İslamcı seçmeni Erdoğan etrafında 2019 seçimine dek tutabileceği inancı var belki AK Partide. Ancak üst perdeden dış politika çıkışlarının giderek daha çok söylemde kalması, eğer böyle bir plan varsa, geri tepmesine neden olabilir.