Erdoğan’ın zihninde, anlaşılıyor ki, tek bir “mülahaza” var: “Ben, halkın seçtiği Cumhurbaşkanı’yım.” Her şey gelip bu noktaya dayanıyor. Şu ana kadar Tayyip Erdoğan’ın yaptığı her şey bununla meşrulaşıyor.
Bu aynı zamanda, Tayyip Erdoğan’ın bundan sonra yapmak istediklerinin de meşruiyet zeminini hazırlıyor.
Bir adamın istediği sonuç çıkana kadar seçim tekrarlatması dünyada bilinmeyen bir şey. Ne gam! Tayyip Bey böyle istiyor.
Evet, tek bir ölçüt, tek bir doğru var dünyada: “Ben halkın seçtiği Cumhurbaşkanı’yım.”
Bu zihniyet, “popülizm” diye bildiğimiz fenomenin özeti gibi bir şey. Ama “popülizm”in de büyük ölçüde Ortadoğu’ya özgü, Müslüman siyaset kültürünün bir tür kavranılış biçiminin de etkilerini taşıyan bir kolu. Mutlakıyet üstüne oturuyor. Halkın seçmesi “mutlak bir seçme”; yani aldığı yetkiyi kullanma biçimini beğenmeme hakkı da, ihtimali de yok.
Aynı zamanda, verdiği yetki de mutlak. “Yetki verdin ama şuradan şuraya” diyemez. Tayyip Erdoğan’a bir sınırlama getirilemez. Çünkü Tayyip Erdoğan halkın seçtiği Cumhurbaşkanı’dır.
Böyle bir şey yok, olamaz.