Türkiye hukukun büyük ölçüde askıya alındığı bir ara dönemden geçiyor. Demokrasinin şeklen işlediği şartlarda, ancak askerî dikta dönemlerinde rastlanacak türden hukuksuzluklara şahit olmamız, bu dönemin kalıcı olamayacağını da gösteriyor.
Bir diktatörlük değil, paçasını kurtarma telaşıyla iktidar seçkinlerinin hukuku eğip bükerek kurtulma çabasını izliyoruz. Hukuksuzluk iki tarafı keskin bir bıçaktır; kendisini ortadan kaldıranların hukukunu da yok eder.
İktidar medyasında bazı kalemlerin “Türk devleti adına” sağa sola yönelttikleri tehditler, bu hukuksuzluğun perişanlığı hakkında fikir vermeli. “Türk devletinin tavrı” diye atılan köşe yazısı başlıklarına aldırmayın. Komitacı özentisi bu cahil cüretinin, marjinal bir terör örgütünün sözcüsü üslubuyla sıraladığı tehditler, hukuk içinden çekilip çıkarıldığı zaman devletin nasıl sıradan bir suç örgütü veya çete gibi takdim edilebildiğini gösteriyor.
Demokrasinin ilacı sandıktır, matematiğini kendisi kurar ve denklemin iki taraflı sağlamasını yapar. Bu matematiğin içinde diktatörlük basit bir parametre olarak bile yer alamaz.
Diktatörlüğün matematiğini işletmek imkânsız; sorun muhalefetin kurduğu denklemlerde…