Sorun büyük. Abdullah Gül cumhurbaşkanı iken, daha önce Ahmet Necdet Sezer döneminde, hatta muhalifi çok olan Süleyman Demirel’in o makamda bulunduğu yıllarda bu suçtan açılan bir soruşturma ve tutuklama haberi hatırlayan var mı? Ne oldu da “cumhurbaşkanına hakaret” suçunda böylesine bir patlama yaşanıyor?
Cevabı aslında hepimiz gibi, savcılar da hakimler de biliyor. Türkiye “fiilî cumhurbaşkanlığı sistemi” ile yönetiliyor. Fiilî olması, Anayasa’ya ve kanunlara aykırı olması demek. İşte bu fiilî durumda Cumhurbaşkanlığı tarafsız ve sembolik bir makam olmaktan çıkıyor. 14 yaşındaki bir çocuğa “terörist” diyen, kocaman bir camiaya “haşhaşîler” diye hakaret eden, toplumu ayrıştıran, birbirine düşman eden ve bu sebeple anayasanın taşıyamadığı bir cumhurbaşkanı figürü oluşuyor. Bu figür, cumhurbaşkanına hakaret suçu için hafifletici sebep sayılabilir mi? Veya, CHP’nin 2012’de teklif ettiği gibi, artık bu maddenin toptan kaldırılması daha doğru olabilir mi?