Üzerinde uzun uzun durulması gereken bağımsız bir yandaşlık sosyolojisi gelişiyor. Diyanet mensuplarının, resmen Müslüman’ı siyasî tercihi ile imanı arasında bırakıp dinden çıkartacak “lider kültü yaratma” gayretleri, bu sosyolojinin önemli bir boyutuna işaret ediyor.
Din görevlileri, propagandasını yaptıkları liderleri sayesinde, maaş ve özlük hakları açısından tarihlerinin en parlak dönemini yaşıyorlar; buna karşılık toplumdaki itibarları ve güvenirlikleri hızla düşüyor. Neticede devletin müesses din anlayışı ile camiler etrafında bütünleşen bir yandaş sosyolojisi gelişiyor.
Tekrarlayalım, bu yandaş sosyolojisi partizanlık anlamına gelmiyor, tek bir kişinin ismi ve bu isim etrafında inancın ve imanın rüknü gibi oluşturulan “liderlik kültü”nü esas alıyor. Sorsanız siyaset yapmıyorlar, partiden, parti politikasından bahsetmiyorlar, “zı’lullah-i fi’l arz”a, (Allah’ın yeryüzündeki gölgesine) dolayısıyla Allah’a metbuiyeti anlatıyorlar.
Müminlerin imanını, dini siyasete en ucuzundan meze ederek yapılan bu saldırılarından koruyabilmek adına, laikliğin en kaba biçiminin bile şu durumdan daha ehven olduğuna ikna olabilirsiniz.